Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
olağanüstü hâl
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıkıyönetimden önce, sonra veya bundan tamamen bağımsız olarak kanunla belirtilen olağanüstü yetkilerin sivil yönetime verilmesi ve kullanılması durumu

Örnek:

1. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu olağanüstü hâl ilan edebilir.

1. Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan Bakanlar Kurulu olağanüstü hâl ilan edebilir.


olağanüstülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olağanüstü olma durumu, fevkaladelik, harikuladelik

Örnek:

1. Bu yalılarda da Hıdırellez'i belirtir hiçbir olağanüstülük görülmüyordu.

1. Bu yalılarda da Hıdırellez'i belirtir hiçbir olağanüstülük görülmüyordu.


olagelme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olagelmek işi veya durumu


olagelmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Öteden beri sürüp gelmek

Örnek:

1. Bu Doğu'da da olmuştur, Batı'da da olmuştur ve olagelmektedir.

1. Bu Doğu'da da olmuştur, Batı'da da olmuştur ve olagelmektedir.

2. Hep belli bir biçimde olmak


Telaffuz : ola'gelmek

olamaz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olmasını önleyecek derecede güçlü engelleri bulunan, olanaksız, gayrimümkün

Örnek:

1. Havada uçmak, eskiden insan için olamaz sanılırdı.

1. Havada uçmak, eskiden insan için olamaz sanılırdı.

2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Hayret, şaşırma bildirmek için kullanılan bir söz


Telaffuz : ola'maz

olamazlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olamaz olma durumu


olan (veya olup) biten
Anlamı:

1. meydana gelen olaylar, ortaya çıkan durum veya oluşan her şey

Örnek:

1. Biraz da etrafında olup bitenlere dikkat etsen iyi edersin.

1. Biraz da etrafında olup bitenlere dikkat etsen iyi edersin.

2. Uzun İhsan Efendi olan biteni çaresizlikle seyrediyordu.

2. Uzun İhsan Efendi olan biteni çaresizlikle seyrediyordu.


olan oldu
Anlamı:

1. `iş işten geçti, artık yapacak bir şey kalmadı` anlamında kullanılan bir söz


olanak
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İmkân

Örnek:

1. Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla.

1. Olanakların, olasılıkların bir sonu bulunabilirdi belki zamanla.


olanak sağlamak (veya tanımak)
Anlamı:

1. bir işin olmasına elverişli ortamı hazırlamak


olanaklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olma ihtimali bulunan, kabil

Örnek:

1. Onu dinledikten sonra olanaklı olduğunca ilişkimizi gizleyerek Mine'nin başına gelenleri anlatıyorum.

1. Onu dinledikten sonra olanaklı olduğunca ilişkimizi gizleyerek Mine'nin başına gelenleri anlatıyorum.


olanaklılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olanaklı olma durumu


olanaksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olanağı olmayan, olma ihtimali bulunmayan, gayrimümkün, imkânsız

Örnek:

1. Belki zaman içinde düşünebilirdim. Ama artık olanaksız.

1. Belki zaman içinde düşünebilirdim. Ama artık olanaksız.


olanaksızlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olanaksızlaşmak işi, imkânsızlaşma


olanaksızlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Olanaksız duruma gelmek, imkânsızlaşmak

Örnek:

1. Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı.

1. Müttefikler karşı hücuma geçtikten sonra, milleti aynı masalla uyutmak olanaksızlaştı.


olanaksızlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olanaksızlaştırmak işi, imkânsızlaştırma


olanaksızlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Olanaksız duruma getirmek, imkânsızlaştırmak


olanaksızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Olanaksız olma durumu, imkânsızlık

Örnek:

1. Olanaksızlıklara karşın başarıya erenler büyük yetenekler ve çalışkanlıkta insanüstü denebilecek bir düzeyi gerçekleştirmiş olanlardır.

1. Olanaksızlıklara karşın başarıya erenler büyük yetenekler ve çalışkanlıkta insanüstü denebilecek bir düzeyi gerçekleştirmiş olanlardır.


olanca
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bütün, elde bulunanın hepsi

Örnek:

1. Küçücük yaşta, büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür.

1. Küçücük yaşta, büyüklüğün olanca gaileleri kendi üzerlerine yığılmış kimseler görülür.


olası
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Görünüşe göre olacağı sanılan, muhtemel

2. Mümkün


olasıcı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olasıcılık yanlısı olan, probabilist


olasıcılık
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Bilginin ancak olasılık değeri olduğunu, kesin doğrunun bilinemeyeceğini, bilginin yalnız olasılığa erişebileceğini ileri süren teoriye dayalı kuşkucu öğreti, probabilizm


olasılı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Olasılığa dayanan, belkili, ihtimalli, muhtemel

Örnek:

1. Olasılı hesaplarla böyle önemli işlere girişilemez.

1. Olasılı hesaplarla böyle önemli işlere girişilemez.

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Belkili


olasılık

İlgili Kelimeler:

olasılık hesabı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin olabilmesi durumu, olabilirlik, ihtimal

Örnek:

1. O gün biyolojicinin yazılı yapma olasılığı vardı.

1. O gün biyolojicinin yazılı yapma olasılığı vardı.

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , O zamana kadar yapılan deneylerle bir olayın ortaya çıkmasının beklenilmesi ancak yine de tam bir kesinliğin bulunmaması durumu


olasılık hesabı
Anlamı:

1. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Bir olayın gerçekleşme ihtimalinin yüzdesini bulmaya yarayan kuralları inceleyen matematik dalı, ihtimaliyet hesabı, ihtimaller hesabı