92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Patates, mısır vb. nişastalı tarım ürünlerinden elde edilen şeker, dekstroz
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Nişastaya karışmış olmak, nişasta ile işlem görmek
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , gök bilimi , gök bilimi , Meridyen düzlemi
2. Öğle vakti
Lisan : Arapça niṣf + nehār
Telaffuz : nı'sfınneha:rı
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bir tür kısa ney
1. Rahmi Bey ince uzun, al atlas bir kılıftan nısfiyesini de çıkarmıştır.
1. Rahmi Bey ince uzun, al atlas bir kılıftan nısfiyesini de çıkarmıştır.
Lisan : Arapça niṣfiyye
nısfınnehar, nısıf kutur
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Yarı
1. Ortadan ayrılan bir bölmeyle de diğer nısfında Bora Reis yatıyordu.
1. Ortadan ayrılan bir bölmeyle de diğer nısfında Bora Reis yatıyordu.
Lisan : Arapça niṣf
1. isim , isim , geometri , geometri , isim , isim , geometri , geometri , Yarıçap
nispet eki, nispet i'si
1. isim , isim , isim , isim , Oran
1. Zira melal devri uzadığı nispette teheyyüç kuvvetli ve devamlı oluyor.
1. Zira melal devri uzadığı nispette teheyyüç kuvvetli ve devamlı oluyor.
2. Bağıntı, ilgi, ilinti
3. zarf , zarf , zarf , zarf , Kıskandırmak veya üzmek için
1. Bunu bana nispet yapıyor.
1. Bunu bana nispet yapıyor.
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Birini üzmek için veya inat olsun diye yapılan iş
Lisan : Arapça nisbet
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Sıfat yapmak üzere adlara getirilen ek, nispet i'si, yayınispi
1. Askerî, ilmî, resmî.
1. Askerî, ilmî, resmî.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Nispet eki
1. karşısındakini kızdırmak için ona gösteriş yapmak
1. Yolun ortasında bir kolunu belime dolayarak bana şöylece nispet vermesin mi?
1. Yolun ortasında bir kolunu belime dolayarak bana şöylece nispet vermesin mi?
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Oranla
1. Böylece hem kızı almaya taksiyle gelmiş olacak hem de taksiye nispeten daha az para ödemiş olacaktı.
1. Böylece hem kızı almaya taksiyle gelmiş olacak hem de taksiye nispeten daha az para ödemiş olacaktı.
2. Bir dereceye kadar, oldukça, nispetle
1. Keza, kaç zamandır apartman sakinlerine illallah dedirten çöp kokusunun nispeten en az hissedildiği yer de gene burasıydı.
1. Keza, kaç zamandır apartman sakinlerine illallah dedirten çöp kokusunun nispeten en az hissedildiği yer de gene burasıydı.
Lisan : Arapça nisbeten
Telaffuz : ni'speten
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Nispeten
1. Bu üçüncü gidişimde Erzurum'u bir öncekine nispetle daha çok toparlanmış, gelişmiş buldum.
1. Bu üçüncü gidişimde Erzurum'u bir öncekine nispetle daha çok toparlanmış, gelişmiş buldum.
Telaffuz : nispe'tle
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Oransız
1. Küçük kabahatlilerin cezası ise nispetsiz, mikyassız idi.
1. Küçük kabahatlilerin cezası ise nispetsiz, mikyassız idi.
2. Birbirine uymayan, farklı