Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
muhaceret
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Göç, göçme

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Yaşamakta olduğu ülkeden yabancı bir ülkeye uzun veya kısa süreli yerleşmek için gitme


Lisan : Arapça muhāceret

Telaffuz : muha:ceret

muhaceret etmek
Anlamı:

1. yaşadığı ülkeden ayrılmak


muhacim
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Saldıran, saldırıcı

2. spor , spor , spor , spor , İleri uç oyuncusu

Örnek:

1. Fener takımının muhacimleri arasında şimşek diye anılan Mustafa'dan şikâyet etti.

1. Fener takımının muhacimleri arasında şimşek diye anılan Mustafa'dan şikâyet etti.


Lisan : Arapça muhācim

Telaffuz : muha:cim

muhacir

İlgili Kelimeler:

muhacir arabası

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Göçmen

Örnek:

1. Yolda uzun bir muhacir kafilesine tesadüf ettik.

1. Yolda uzun bir muhacir kafilesine tesadüf ettik.

2. Hz. Muhammed'e uyarak Mekke'den Medine'ye göç eden


Lisan : Arapça muhācir

Telaffuz : muha:cir

muhacir arabası
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Üstü ve yanları örtülü, dört tekerlekli, yaysız araba

Örnek:

1. Bu kız tenteli muhacir arabasında tanıştığı kıza da benzemiyor değildi.

1. Bu kız tenteli muhacir arabasında tanıştığı kıza da benzemiyor değildi.


muhacir gitmek
Anlamı:

1. göç etmek

Örnek:

1. Bunlar Kazan'dan Kırım'a, oradan da Tuna'ya muhacir gitmişler.

1. Bunlar Kazan'dan Kırım'a, oradan da Tuna'ya muhacir gitmişler.


muhacir olmak
Anlamı:

1. göçmen durumuna girmek


muhacirlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Göçmenlik

Örnek:

1. Yine o kadar muhacirlik olacak, çoluk çocuk meydanda kalacak.

1. Yine o kadar muhacirlik olacak, çoluk çocuk meydanda kalacak.


muhaddep
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , fizik , fizik , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , fizik , fizik , Dışbükey


Lisan : Arapça muḥaddeb

muhaddis
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hadis bilimiyle uğraşan kimse


Lisan : Arapça muḥaddis̱

muhafaza
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Koruma, saklama, korunum

Örnek:

1. Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti.

1. Zamanımızda kıymetli şeylerin muhafazası güçleşti.


Lisan : Arapça muḥāfaẓa

Telaffuz : muha:faza

muhafaza altına almak
Anlamı:

1. korumak, saklamak, bir yerde tutmak, kapatmak


muhafaza etmek
Anlamı:

1. korumak, saklamak

Örnek:

1. O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder.

1. O, yine de sevenler zümresine olan bağını muhafaza eder.

2. olduğu gibi bırakmak, kapatmak


muhafazakâr
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tutucu

Örnek:

1. Yeni prens halk hürriyetleri aleyhinde idi ve muhafazakârlara dayanıyordu.

1. Yeni prens halk hürriyetleri aleyhinde idi ve muhafazakârlara dayanıyordu.


Lisan : Arapça muḥāfaẓa + Farsça -kār

Telaffuz : muha:fazakâr

muhafazakârlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tutuculuk

Örnek:

1. Millî şuura ermiş bir insana göre muhafazakârlık, liberallik ve daha ileri fikirler arasında fark azdır.

1. Millî şuura ermiş bir insana göre muhafazakârlık, liberallik ve daha ileri fikirler arasında fark azdır.


muhafazalı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Muhafazası olan


muhafazasız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Muhafazası olmayan


muhafız

İlgili Kelimeler:

muhafız alayı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birini veya bir şeyi koruyan, kollayan, gözeten kimse, koruyucu

Örnek:

1. Hecinlerimizi bir iki muhafızla tepecikler arasına yerleştirmiştik.

1. Hecinlerimizi bir iki muhafızla tepecikler arasına yerleştirmiştik.

2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Bir kalenin veya bir şehrin önemli yerlerini korumak, düzeni ve güvenliği sağlamakla görevli komutan

Örnek:

1. İstasyonda veliahdı uğurlayanlar arasında İstanbul muhafızı da vardı.

1. İstasyonda veliahdı uğurlayanlar arasında İstanbul muhafızı da vardı.


Lisan : Arapça muḥāfiẓ

Telaffuz : muha:fız

muhafız alayı
Anlamı:

1. isim , isim , askerlik , askerlik , isim , isim , askerlik , askerlik , Devlet başkanlarını, kralları korumakla görevli askerî birlik


muhafızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Muhafız olma durumu

2. Muhafızın görevi


muhakeme

İlgili Kelimeler:

muhakeme usulü

Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yargılama

2. felsefe , felsefe , felsefe , felsefe , Usa vurma

Örnek:

1. Daima felsefe yapmaya hazır, kurulmuş bir makineye benzeyen ukala dimağım muhakemeye başladı.

1. Daima felsefe yapmaya hazır, kurulmuş bir makineye benzeyen ukala dimağım muhakemeye başladı.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir sorunu çözmek için çıkar yol arama

Örnek:

1. Güldüm, şu muhakemem ne garip münasebetsizlikti.

1. Güldüm, şu muhakemem ne garip münasebetsizlikti.


Lisan : Arapça muḥākeme

Telaffuz : muha:keme

muhakeme etmek
Anlamı:

1. yargılamak

2. akıl süzgecinden geçirmek, düşünmek


muhakeme usulü
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yargı yolu


muhakeme yürütmek
Anlamı:

1. düşünmek, soruna bir çözüm aramak

Örnek:

1. Ferit bu aralık kendi kendine muhakemeler yürütmüş.

1. Ferit bu aralık kendi kendine muhakemeler yürütmüş.


muhakkak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş

Örnek:

1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.

1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kesinlikle

Örnek:

1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.

1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.


Lisan : Arapça muḥaḳḳaḳ