1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Doğruluğu, gerçekliği kesin olarak bilinen, gerçekliği kesinleşmiş
1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.
1. Yalnız muhakkak olan bir şey varsa o da, Orhan'ın bana fena hâlde âşık olduğudur.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kesinlikle
1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.
1. Her birinin muhakkak bir yakın arkadaşı vardır.
Lisan : Arapça muḥaḳḳaḳ