92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Şartlı tahliye
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Meşrutiyetle ilgili olan
Lisan : Arapça meşrūṭī
Telaffuz : meşru:ti:
1. isim , isim , isim , isim , Hükümdarlıkla yönetilen bir ülkede hükümdarın başkanlığı altında parlamento yönetimine dayanan hükûmet etme biçimi
1. Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz.
1. Meşrutiyete uygun yönetim, yurt hainlerinin döküntüleriyle kurulamaz.
Lisan : Arapça meşrūṭiyyet
Telaffuz : meşru:tiyet
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı Devleti'nde 1876 Anayasa'sıyla başlayan ve 1918 Mondros Mütarekesi'ne kadar süren, I. ve II. Meşrutiyet dönemi adlarıyla anılan süre
Özel: Evet
sermest
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sarhoş
Lisan : Farsça mest
1. isim , isim , isim , isim , Üzerine mesh edilebilen, kısa konçlu, hafif ve yumuşak bir ayakkabı türü
Lisan : Arapça mesḥ
1. kendinden geçirmek
1. Kendisini mest eden, krallaştıran kuvvet, artık kendi başını yiyecek kadar büyümüştü.
1. Kendisini mest eden, krallaştıran kuvvet, artık kendi başını yiyecek kadar büyümüştü.
1. kendinden geçmek, çok mutlu olmak
1. Heyecandan mest olarak öptüm elini / Sonra akşam yemeğine çağırdı beni.
1. Heyecandan mest olarak öptüm elini / Sonra akşam yemeğine çağırdı beni.
sermestane
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Sarhoş gibi, kendinden geçmişçesine
1. Bir de yağmur sesi var ki Sabahattin ona da âşıkane, mestane kulak kabartır.
1. Bir de yağmur sesi var ki Sabahattin ona da âşıkane, mestane kulak kabartır.
Lisan : Farsça mestāne
Telaffuz : mesta:ne
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Örtülü, kapalı, gizli
Lisan : Arapça mestūr
tahsisatımesture
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Örtülü, kapalı, gizli
Lisan : Arapça mestūre
Telaffuz : mestu:re
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Mesutça
1. Mesudane bir hayat geçireceğimizi, annemin bizi yakında cennette beklediğini söylüyorlardı.
1. Mesudane bir hayat geçireceğimizi, annemin bizi yakında cennette beklediğini söylüyorlardı.
Lisan : Arapça mesʿūd + Farsça -āne
Telaffuz : mesu:da:ne
1. isim , isim , isim , isim , Ordu iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : mesu:diye
eczacı mesul müdürü
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Sorumlu
Lisan : Arapça mesʾūl
Telaffuz : l ince okunur
1. sorumlu görmek
1. Suçuna bakmadan bir de bu vaziyetten beni mesul tutmak istiyor, kabahati bana yüklüyor.
1. Suçuna bakmadan bir de bu vaziyetten beni mesul tutmak istiyor, kabahati bana yüklüyor.
1. isim , isim , isim , isim , Sorumluluk
1. Hatta utanmasalar bütün Çırçır yangınının mesuliyetini ona yükleyecekler.
1. Hatta utanmasalar bütün Çırçır yangınının mesuliyetini ona yükleyecekler.
Lisan : Arapça mesʾūliyyet
Telaffuz : mesu:liyet
1. sorumluluk almak
1. Üstümüze ağır bir mesuliyet aldık.
1. Üstümüze ağır bir mesuliyet aldık.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sorumlu
2. Sorumluluk gerektiren
1. Mesuliyetli bir iş.
1. Mesuliyetli bir iş.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sorumsuz
2. Sorumluluk gerektirmeyen
1. Mesuliyetsiz bir iş.
1. Mesuliyetsiz bir iş.