92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Merceği olan
1. İrfan'ın kalın mercekli bağa gözlüğü gözündeydi.
1. İrfan'ın kalın mercekli bağa gözlüğü gözündeydi.
adli merci, yetkili merci
1. isim , isim , isim , isim , Başvurulacak yer veya makam
1. O devirlerde devletin yüksek kademeli mercilerine 'kapu' denirdi.
1. O devirlerde devletin yüksek kademeli mercilerine 'kapu' denirdi.
Lisan : Arapça merciʿ
Telaffuz : merci:
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , kadınla erkek gizlice aşk ilişkisi kurmak
mercimek çorbası, mercimek kemiği, mercimek köftesi, mercimek pilavı, su mercimeği
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Baklagillerden, beyaz çiçekli bir tarım bitkisi (Lens culinaris)
2. Bu bitkinin, besin değeri yüksek, ufak, kırmızı, sarı veya yeşil, yuvarlak ve yassıca tohumu, yasmık
Lisan : Farsça merdumek
1. isim , isim , isim , isim , Ana malzemesi kırmızı, yeşil veya sarı mercimekten oluşan, soğan, un, tereyağı, et suyu, tuz, kırmızı veya karabiber ile hazırlanan çorba
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Orta kulakta örs ve üzengi kemiği arasında bulunan küçük kemik
1. isim , isim , isim , isim , Kırmızı mercimeğin hafifçe pişirilmesinden sonra soğan, maydanoz, taze nane ve yeşilsoğan karışımına katılıp iyice yoğrulması sonunda hazırlanan bir yemek türü
1. isim , isim , isim , isim , Yeşil mercimek, kıyma, ince bulgur ve tereyağıyla yapılan bir pilav türü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Mercimeği andıran, mercimeğe benzeyen, mercimek gibi
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Erkeğe yakışan
1. Mesirelere gittiği günlerde, merdane laubaliliğiyle yiyecek ve içeceğe müteallik hazırlıkların başına geçerdi.
1. Mesirelere gittiği günlerde, merdane laubaliliğiyle yiyecek ve içeceğe müteallik hazırlıkların başına geçerdi.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , (me'rda:ne) Mertçe
Lisan : Farsça merdāne
Telaffuz : me'rda:ne
1. isim , isim , isim , isim , Türlü işlerde kullanılan, silindir biçiminde araç
2. Kalın oklava
Lisan : Arapça merdāne
Telaffuz : merda:ne
1. isim , isim , isim , isim , Kıpti halkından olan kimse
1. Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler.
1. Şecaat arz ederken merdikıpti sirkatin söyler.
Lisan : Farsça merd + Arapça ḳibtī
merdiven altı, merdiven boşluğu, merdivenevi, merdiven korkuluğu, merdivenkovası, merdiven sahanlığı, asma merdiven, ip merdiven, kırkmerdiven, yürüyen merdiven, aşkmerdiveni, mutfak merdiveni, servis merdiveni, yangın merdiveni, yer altı merdiveni
1. isim , isim , isim , isim , Bir yere çıkmaya veya bir yerden inmeye yarayan basamaklar dizisi, badal, basak
1. Bir alt kata iki merdivenle iniliyordu ve arada ufak bir platform vardı.
1. Bir alt kata iki merdivenle iniliyordu ve arada ufak bir platform vardı.
Lisan : Farsça nerdubān
merdiven altı üretim
1. isim , isim , isim , isim , Katlar arasındaki merdivenlerin altında kalan boşluk
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gerekli koşullar oluşturulmadan çalışan iş yeri
1. Merdiven altı matbaası.
1. Merdiven altı matbaası.
1. `en yüksek yere, yavaş yavaş yükselerek çıkılır` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Çok katlı evlerde bulunan merdivenlerin çevresindeki boşluk
1. ileri bir yaşa yaklaşmak
1. Elliye merdiven dayadık, ötesine de geçtik.
1. Elliye merdiven dayadık, ötesine de geçtik.
1. isim , isim , isim , isim , Merdivenlerin boşluk tarafındaki demir veya ahşap parmaklık, tırabzan
1. Merdiven korkuluğu demek olan tırabzanın başındaki direk başlığa tırabzan babası denir.
1. Merdiven korkuluğu demek olan tırabzanın başındaki direk başlığa tırabzan babası denir.