Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
meraka sokmak
Anlamı:

1. meraklandırmak

Örnek:

1. Sizleri meraka sokmamı aranızda bulunmamın sevincine bağışlayın.

1. Sizleri meraka sokmamı aranızda bulunmamın sevincine bağışlayın.


merakına dokunmak
Anlamı:

1. ilgisini çekmek


merakından çatlamak
Anlamı:

1. çok kaygılanmak

2. bir şeyi öğrenmek isteğini aşırı ölçüde duymak

Örnek:

1. Rica ederim söyleyiniz, merakımdan çatlayacağım.

1. Rica ederim söyleyiniz, merakımdan çatlayacağım.


merakını mucip olmak
Anlamı:

1. merakına dokunmak


merakını uyandırmak
Anlamı:

1. merak etmesine sebep olmak, meraklandırmak

Örnek:

1. Kızın en çok merakını uyandıran şey, Hasan'ın yeni kıyafetiydi.

1. Kızın en çok merakını uyandıran şey, Hasan'ın yeni kıyafetiydi.


meraklandırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meraklandırmak işi


meraklandırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Meraklanmasına yol açmak, kaygılandırmak, tasalandırmak


meraklanış
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meraklanma işi


meraklanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meraklanmak işi


meraklanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kaygılanmak, üzülmek, tasalanmak

2. Bir şeyin sebebini anlamak için çaba harcamak

Örnek:

1. Yeşil gözlülerin dünyayı yeşil görüp görmediklerine meraklanıp gezindiği çocukluk günlerini anlattı.

1. Yeşil gözlülerin dünyayı yeşil görüp görmediklerine meraklanıp gezindiği çocukluk günlerini anlattı.


meraklı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her şeyi anlamak ve bilmek isteyen, araştırıcı, mütecessis

Örnek:

1. Başımı kaldırınca Mustafa'nın meraklı gözleriyle karşılaşıyorum.

1. Başımı kaldırınca Mustafa'nın meraklı gözleriyle karşılaşıyorum.

2. Bir şeye çok düşkün olan, sürekli onunla uğraşan

Örnek:

1. Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı.

1. Sedef ve gümüş kakmalı bıçaklara, revolverlere meraklıydı.

3. Kendisini ilgilendirmeyen bir konuda bilgi sahibi olmaya çalışan (kimse)

4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Kaygılı

Örnek:

1. O meraklı bir kadındır, patırtı çekemez.

1. O meraklı bir kadındır, patırtı çekemez.


meraklılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meraklı olma durumu


meraksız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Anlama, öğrenme isteğini duymayan

2. Kaygısız, aldırışsız


meraksızca
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Meraksız bir biçimde


Telaffuz : meraksı'zca

meraksızlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meraksız olma durumu


merakta bırakmak
Anlamı:

1. kaygı içinde bırakmak


merakta kalmak
Anlamı:

1. kaygı içinde olmak


meraktan çatlamak
Anlamı:

1. merakından çatlamak


meraktan ölmek
Anlamı:

1. çok kaygılanmak


meram
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İstek

Örnek:

1. Benim meramım sana yalnız bir şey sormak.

1. Benim meramım sana yalnız bir şey sormak.


Lisan : Arapça merām

Telaffuz : mera:mı

Meram
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Konya iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : me'ram

meram (veya meramını) anlatmak
Anlamı:

1. isteğini, derdini anlatmak

Örnek:

1. Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı.

1. Gözlerini siyasi ihtiraslar bürüyen kimselere meram anlatmak mümkün olmamıştı.


meram etmek
Anlamı:

1. üstüne düşmek, yapmak istemek

Örnek:

1. İşte o, meram ettiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi.

1. İşte o, meram ettiği zaman etrafındakilere böyle tahakküm ederdi.


meramın elinden bir şey kurtulmaz
Anlamı:

1. `bir şey yapmaya azmeden ve ona dört elle sarılan kişi, kesinlikle başarıya ulaşır` anlamında kullanılan bir söz


meraret
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Acılık

Örnek:

1. Aşklarının düşüncesi artık lerze değil yeis ve meraret veriyordu.

1. Aşklarının düşüncesi artık lerze değil yeis ve meraret veriyordu.


Lisan : Arapça merāret

Telaffuz : mera:ret