92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Baygınlığa karşı iyi gelen oğul otu özü
1. Nilgün'ün yolladığı melisa ruhundan bir kaşık dolusu içtim.
1. Nilgün'ün yolladığı melisa ruhundan bir kaşık dolusu içtim.
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Ezgi
1. Biz bu melodileri ilk olarak Cemal Sahir operetlerinden duymuş, bellemiştik.
1. Biz bu melodileri ilk olarak Cemal Sahir operetlerinden duymuş, bellemiştik.
Lisan : Fransızca mélodie
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ezgili
Lisan : Fransızca mélodique
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , tiyatro , tiyatro , isim , isim , tiyatro , tiyatro , Yunan trajedilerinde koro başı ile bir oyuncu arasında geçen şarkılı diyalog
2. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Oyuncuların müzik eşliğinde sahneye girip çıktıkları bir oyun türü
3. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Çağdaş tiyatroda, duygusal ve acıklı olaylara dayalı bir oyun türü
4. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Acıklı, dokunaklı
Lisan : Fransızca mélodrame
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yuvarlak ve bombeli (şapka)
1. Köylü ve melon şapkalı adam orta yerde birleşirler.
1. Köylü ve melon şapkalı adam orta yerde birleşirler.
Lisan : Fransızca melon
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Yazın karadan denize doğru esen mevsim rüzgârı
1. Meltemin esmeye başladığı güneyden yavaş yavaş rüzgârsız ölü dalgalar sallana sallana gelmeye koyuldu.
1. Meltemin esmeye başladığı güneyden yavaş yavaş rüzgârsız ölü dalgalar sallana sallana gelmeye koyuldu.
melul mahzun, melul melul
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Üzgün
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Boynu bükük, zavallı bir biçimde
1. Garipler köyü az çok çıplak ve kayalık bir yar ortasında sıkışmış, ıssız ve melul duruyor.
1. Garipler köyü az çok çıplak ve kayalık bir yar ortasında sıkışmış, ıssız ve melul duruyor.
Lisan : Arapça melūl
Telaffuz : l'ler ince okunur
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok üzgün, sıkıntılı, ağlamaklı bir biçimde
1. Sebati Bey, çaresizlik içinde melul mahzun etrafına bakındı.
1. Sebati Bey, çaresizlik içinde melul mahzun etrafına bakındı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tanrı tarafından lanetlenmiş olan, lanetli
1. Melun şeytan.
1. Melun şeytan.
2. isim , isim , isim , isim , Lanetlenmiş kimse
1. Kendisini Müslüman adıyla takdim eden bu kır saçlı melunu da tanıdım.
1. Kendisini Müslüman adıyla takdim eden bu kır saçlı melunu da tanıdım.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Nefretle karşılanan, kötü
1. Baykuşlar uğursuzdu ama yeterince melun değil.
1. Baykuşlar uğursuzdu ama yeterince melun değil.
Lisan : Arapça melʿūn
Telaffuz : melu:nu
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Meluna yakışan, melun gibi
1. O bakışta hiç de melunca bir kandırma fikri gizlenemez.
1. O bakışta hiç de melunca bir kandırma fikri gizlenemez.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Memleketler
1. Mora'ya kadar memaliki dahi fethederek 'despotya' namıyla hadsiz hesapsız imaretlere taksim eylemişler.
1. Mora'ya kadar memaliki dahi fethederek 'despotya' namıyla hadsiz hesapsız imaretlere taksim eylemişler.
Lisan : Arapça memālik
Telaffuz : mema:lik
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Ölüm
Lisan : Arapça memāt
Telaffuz : mema:tı
memba suyu
1. isim , isim , isim , isim , Kaynak, pınar
1. Siyah gözleri, siyah birer kaynar su membası gibiydi.
1. Siyah gözleri, siyah birer kaynar su membası gibiydi.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir şeyin ilk olarak ortaya çıktığı yer
1. Böyle bir siyaset, sabit ve payidar bir membadan çıkar.
1. Böyle bir siyaset, sabit ve payidar bir membadan çıkar.
Lisan : Arapça menbaʿ
Telaffuz : memba:
1. isim , isim , isim , isim , İçinde erimiş mineraller bulunan, içme suyu olarak veya tedavi amacıyla kullanılan su
meme başı, meme bezi, meme süngeri, basur memesi, göz memesi, gözyaşı memesi, keçimemesi, kızmemesi, köpekmemesi, kulak memesi, tavşanmemesi
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Yavrularını emzirmek için, memelilerin göğsünde türlü biçim ve sayıda bulunan, meme başı denilen çıkıntıları olan organ, bicik, emcek, emcik
2. Bazı araçların meme başına benzeyen bölümü
1. Tam topu şişirmiş, memesini bağlıyordu.
1. Tam topu şişirmiş, memesini bağlıyordu.
3. Vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş küçük çıkıntı
1. O, sağ elinin parmaklarını bükerek kulak memesinin altına koymuş, ağzı açıktı.
1. O, sağ elinin parmaklarını bükerek kulak memesinin altına koymuş, ağzı açıktı.
4. askerlik , askerlik , askerlik , askerlik , Ateşli silahların veya bazı patlayıcıların ateşlendiği çıkıntı
1. Tüfek memesi.
1. Tüfek memesi.
5. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemi çıpasında kolların birleştiği şişkin yer
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Memenin ucundaki çıkıntı, bicik
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Memenin süt salgılayan dokusu
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Meme başının çevresindeki koyu renkli yuvarlak bölüm
1. emzirmek
1. Genç kadın arkasını dönerek göğsünü açtı ve özenle meme vermeye başladı.
1. Genç kadın arkasını dönerek göğsünü açtı ve özenle meme vermeye başladı.
1. teknik , teknik , teknik , teknik , motorlu araçlarda platin elektrik akımını geçirmeyecek ölçüde oksitlenmek, işlevini yapmaz olmak
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Deri ve sümük doku üzerinde görülen küçük ve sivri çıkıntı