92406 kayıt bulundu.
1. `kişi kendisine uygun kimselerle arkadaşlık kuracağı için arkadaşını tanıdığımızda o kişinin de kimliğini öğrenmiş oluruz` anlamında kullanılan bir söz
kadeh arkadaşlığı
1. isim , isim , isim , isim , Arkadaş olma durumu, arkadaşa yakışır davranış, omuzdaşlık, ünsiyet
1. Kısa zamanda unutamayacağım arkadaşlıklar kazandım.
1. Kısa zamanda unutamayacağım arkadaşlıklar kazandım.
1. bir işte birlikte bulunmak
2. huyları ve düşünceleri birbirine uymak
3. bir süre beraber bulunmak, birlikte gitmek, eşlik etmek, refakat etmek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Arkadaşı olmayan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Arkadaş olmadan
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güzel sanatlarda klasik çağ öncesinden kalan
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Konuşulan ve yazılan dilde, kullanımdan düşmüş olan (eski söz veya deyim)
Lisan : Fransızca archaïque
1. isim , isim , isim , isim , Kullanıldığı çağdan daha eski bir çağa ait biçimin, yapının özelliği
Lisan : Fransızca archaïsme
1. -i , -i , -i , -i , Arkasına almak, yüklenmek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir kimseye güven vererek yardım etmek, destek olmak, korumak, müzaheret etmek
1. Bu roman, sanırım İş Bankasının arkaladığı ilk Tan gazetesinde tefrika edilirken üniversite öğrencisi idi.
1. Bu roman, sanırım İş Bankasının arkaladığı ilk Tan gazetesinde tefrika edilirken üniversite öğrencisi idi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendisine yardım edilmek, destek olunmak
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Arkası olan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Koruyanı, dayanağı olan, pistonlu, iltimaslı
1. Kadronun dört yüzden yukarısı masabaşında bile oturmayan arkalıların.
1. Kadronun dört yüzden yukarısı masabaşında bile oturmayan arkalıların.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Arkalık
1. isim , isim , isim , isim , Sırt dayamaya yarayan yer
1. Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı.
1. Rıza Efendi iskemlesinin arkalığına iyice yaslandı.
2. Sırtında yük taşıyan hamalların, yük taşırken kullandıkları arka yastığı, semer, hamal semeri, arkalıç
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Ev içinde giyilen kolsuz, kalınca bir kısa hırka türü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Arkalığı, sırt dayayacak yeri olmayan
1. Çadır, içindeki arkalıksız iskemlelere kurulan müşterileri güneşten korur.
1. Çadır, içindeki arkalıksız iskemlelere kurulan müşterileri güneşten korur.
1. sona erdirilmek, bitirilmek, bir yerde durdurulmak
1. Kaçakçılığın arkası alındı.
1. Kaçakçılığın arkası alındı.
1. tükenmek, son bulmak
1. Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi.
1. Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi.
Ön Takı : (bir şeyin)
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Güçlü birine veya sağlam bir şeye güvenen (kimse)
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ardından, peşinden
1. Bunlar operete neden gitmediler, neden arkamız sıra geldiler, anlayamadım.
1. Bunlar operete neden gitmediler, neden arkamız sıra geldiler, anlayamadım.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tamamı daha sonra konuşulmak üzere yarım bırakılan
1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Soğuğa karşı gereği gibi giyinmemiş (kimse)