92406 kayıt bulundu.
1. bir konu üzerinde konuşulurken ilgisiz, gereksiz ve anlamsız bir biçimde söz edip asıl konuyu değiştirmek, unutturmak, karıştırmak
1. uzun süren bir sohbette bulunmak, çok konuşmak
1. Kız Binnaz, kapının önünde kiminle lafa daldın yine?
1. Kız Binnaz, kapının önünde kiminle lafa daldın yine?
1. biri veya birileri konuşurken bir başkası konuşmak, konuşmaya katılmak
1. Müsteşar bile sözüne itiraz edemiyor diye lafa karışıyor.
1. Müsteşar bile sözüne itiraz edemiyor diye lafa karışıyor.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Geveze
1. Çok lafazan ve bilgilisiniz ama jeton sizde biraz geç düşüyor anlaşılan.
1. Çok lafazan ve bilgilisiniz ama jeton sizde biraz geç düşüyor anlaşılan.
Lisan : Farsça lāfzen
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Gevezelik
1. Artık lafazanlığı bırakalım da biraz biraz iş görelim, değil mi?
1. Artık lafazanlığı bırakalım da biraz biraz iş görelim, değil mi?
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Geveze
2. İyi, etkili konuşan
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Söz götürüp getiren, dedikoducu
1. birinin rahatça konuşmasını engelleyip susturmak, söylemesine imkân tanımamak
1. konuşmanın sakıncalı bir biçim aldığı anlaşıldığında başka bir konuya yönelmek, lafı veya konuyu değiştirmek
1. başka konuyu dile getirmek, başka bir şeyden söz etmek
1. Bu meslekte neler gördük biz diye yuvarlayarak lafı değiştiriyorum.
1. Bu meslekte neler gördük biz diye yuvarlayarak lafı değiştiriyorum.
1. sözü uzatmak
1. Üç beş sorum var kalıplaşmış, onları soruyorum, lafı dolandırarak.
1. Üç beş sorum var kalıplaşmış, onları soruyorum, lafı dolandırarak.
1. sözü uzatmak
1. Her söyleşisinde lafı döndürüp dolaştırmasından bıkmışlardı.
1. Her söyleşisinde lafı döndürüp dolaştırmasından bıkmışlardı.