92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Küçülme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Küçülme becerisi bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Büyükken herhangi bir sebeple küçük duruma gelmek
1. Pantolon yıkanınca küçüldü.
1. Pantolon yıkanınca küçüldü.
2. Büzülmek, hacimce ufalmak
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Değer ve onurunu azaltacak davranışta bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Küçültme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Küçültme becerisi bulunmak
küçültme eki
1. isim , isim , isim , isim , Küçültmek işi, tasgir
2. dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , dil bilgisi , Bir şeyin küçüğünü gösteren söz biçimi
1. isim , isim , isim , isim , Kelimelerin anlamına küçüklük, azlık, sevgi, acıma kavramları katan - ce, -ceğiz, -cek, -cik, -imsi, -imtırak, -rek, ekleri
1. -i , -i , -i , -i , Büyükken daha küçük duruma getirmek
1. Lokmasını bir iki kez çiğneyerek küçülttü.
1. Lokmasını bir iki kez çiğneyerek küçülttü.
2. Yaşını gizleyerek küçük göstermek
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Değerini ve onurunu azaltmak
1. Adamcağızı küçülten, küçük düşürmek isteyen numara anlaşılmıyor.
1. Adamcağızı küçülten, küçük düşürmek isteyen numara anlaşılmıyor.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Küçük, küçücük
1. Torun bunları da kendi kendine ölçüp biçiyor, küçümencik zihnine yerleştiriyordu.
1. Torun bunları da kendi kendine ölçüp biçiyor, küçümencik zihnine yerleştiriyordu.
1. -i , -i , -i , -i , Değer ve önem vermemek, küçük görmek
1. Bu bir nevi başkasını yok farz etmek ve sonunda küçümsemek değil midir?
1. Bu bir nevi başkasını yok farz etmek ve sonunda küçümsemek değil midir?
1. isim , isim , isim , isim , Küçümsenmek işi
1. Ama yığınlar hiç mi hiç ahlak değerlerinin küçümsenmesine evet dememişlerdi.
1. Ama yığınlar hiç mi hiç ahlak değerlerinin küçümsenmesine evet dememişlerdi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Küçümseme işi yapılmak
1. Ne de olsa bir şeyi küçümsemenin anlamı olmasının ön koşulu, küçümsenen şeyin anlamlı olmasıdır.
1. Ne de olsa bir şeyi küçümsemenin anlamı olmasının ön koşulu, küçümsenen şeyin anlamlı olmasıdır.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Biraz küçük
1. Bu ismin sebebi de küçürek meydanın ortasında, yeşile boyalı, tahta çıkrıklı bir tulumbanın bulunması.
1. Bu ismin sebebi de küçürek meydanın ortasında, yeşile boyalı, tahta çıkrıklı bir tulumbanın bulunması.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , halk ağzında , halk ağzında , Kucaklaşmak
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Hz. İsa'nın havarileriyle birlikte yediği son yemeği anmak için, Hristiyanların kilisede bir kap içinde ekmek ve şarabı kutsayarak yaptıkları tören, liturya
Lisan : Arapça ḳudās
Telaffuz : kuda:sı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Eskiler, eski insanlar
2. Eskiliği bakımından ileri gelenler, öne çıkanlar
1. Kudemanın şiirde iddiaları ancak kendi şiirlerinin bambaşka bir cevher olduğu sadedine kadar giderdi.
1. Kudemanın şiirde iddiaları ancak kendi şiirlerinin bambaşka bir cevher olduğu sadedine kadar giderdi.
Lisan : Arapça ḳudemā
Telaffuz : kudema:
kudret hamamı, kudret helvası, kudret narı
1. isim , isim , isim , isim , Güç(I), erk, erke, iktidar
1. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
1. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.
2. Yetenek
1. Din adamları halk üzerinde büyük bir telkin kudretine sahiptirler.
1. Din adamları halk üzerinde büyük bir telkin kudretine sahiptirler.
3. Maddi güç, zenginlik
4. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Tanrı yapısı
5. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Tanrı'nın ezelî gücü
1. Balınan yoğrulmuş o sırma saçlar / Kudretten çekilmiş karadır kaşlar
1. Balınan yoğrulmuş o sırma saçlar / Kudretten çekilmiş karadır kaşlar
Lisan : Arapça ḳudret