92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Kollarla sarıp göğüs üzerine bastırmak
1. Erhan'ı doyumsuz bir sevgi ile kucakladılar.
1. Erhan'ı doyumsuz bir sevgi ile kucakladılar.
2. Kucağına almak, kucağında taşımak
3. İçine almak veya çepeçevre sarmak, kuşatmak
1. Şaşılacak kadar tatlı, sevimli, nazik eli, elimi kucakladı.
1. Şaşılacak kadar tatlı, sevimli, nazik eli, elimi kucakladı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kucaklama işi yapılmak
1. Büyük bir şefkatle kucaklanmış, hıçkırıklar içinde odadan çıkarıyorlar.
1. Büyük bir şefkatle kucaklanmış, hıçkırıklar içinde odadan çıkarıyorlar.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Kucaklaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Kucaklaşmak işi
1. Bu kucaklaşma fazla sürmedi.
1. Bu kucaklaşma fazla sürmedi.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirini kucaklamak
1. İki kardeş özlemle kucaklaştılar.
1. İki kardeş özlemle kucaklaştılar.
1. -i , -i , -i , -i , Kucaklama ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Kucaklama gücü bulunmak
1. -i , -i , -i , -i , Ansızın veya çabucak kucaklamak
Telaffuz : kucaklayı'vermek
1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Bir kişiden ötekine
1. -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , -i , -i , halk ağzında , halk ağzında , Kucaklamak
1. Ne kadar cevretse şikâyet etmem / Öperim, kuçarım, ihanet etmem
1. Ne kadar cevretse şikâyet etmem / Öperim, kuçarım, ihanet etmem
2. Cinsel ilişkide bulunmak
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Köpekleri çağırmak için kullanılan bir seslenme sözü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok küçük
1. Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi / Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
1. Eviniz kutu gibi küçücük bir evdi / Sarmaşıklarla balkonu örtük bir evdi
küçük abdest, küçük ad, Küçük Asya, küçük ay, Küçükayı, küçükbaş, küçük bey, küçük boy, küçük burjuva, küçük çaplı, küçük çapta, küçük dalga, küçük dil, küçük gezegen, küçük hanım, küçük harf, küçük Hindistan cevizi, küçük kan dolaşımı, küçük karga, küçük köprü, küçük kumru, küçük martı, küçük mevlit ayı, küçük orta, küçük önerme, küçük parmak, küçük sakarca, küçük sesli uyumu, küçük şalgam, küçük tansiyon, küçük terim, küçük tövbe ayı, küçük ünlü uyumu, sonsuz küçük, büyüklü küçüklü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boyutları, benzerlerininkinden daha ufak olan, mikro, büyük karşıtı
1. Duvar, çeşitli küçük kâğıtlara basılmış resimlerle kaplıydı.
1. Duvar, çeşitli küçük kâğıtlara basılmış resimlerle kaplıydı.
2. Yaşı daha az olan
1. Zaten galiba en küçük oğlun ölümcül bir hastalığı olduğuna hiçbirimiz inanmak istemiyorduk.
1. Zaten galiba en küçük oğlun ölümcül bir hastalığı olduğuna hiçbirimiz inanmak istemiyorduk.
3. Niceliği az olan
1. Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum.
1. Kimseden en küçük bir alaka görmüyordum.
4. Niteliği aşağı olan, bayağı
1. Küçük adam.
1. Küçük adam.
5. Geri aşamada
1. Küçük bir memur.
1. Küçük bir memur.
6. Değersiz, önemsiz
1. Bu iyi, temiz, sıhhatli küçük insanların uykusu bambaşka bir şey.
1. Bu iyi, temiz, sıhhatli küçük insanların uykusu bambaşka bir şey.
7. Kısık, parlak olmayan (ses)
1. Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi.
1. Küçük, tatlı bir sesle kovboy şarkıları söyledi.
8. isim , isim , isim , isim , Küçük abdest
9. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Makam, rütbe, derece bakımından daha aşağı olan kimse