92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Başlık, sipersiz şapka
2. Asker şapkası
3. Hemşirelerin giydiği başlık
4. Bazı törenlerde profesör ve öğrencilerin giydikleri özel başlık
Lisan : İngilizce cap
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Niteliksiz, değersiz
1. Hele o İspanyol nezlesi, illetlerin en kepazesi...
1. Hele o İspanyol nezlesi, illetlerin en kepazesi...
2. Utanmaz, rezil
1. Bu oğlan bir kadın seviyor, çok uygunsuz, kepaze bir kadın.
1. Bu oğlan bir kadın seviyor, çok uygunsuz, kepaze bir kadın.
3. Gülünç
4. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Talim yaparken kullanılan gevşek ok yayı
Lisan : Farsça kepāẕe
Telaffuz : kepa:ze
1. utanılacak bir duruma düşürmek
1. Onu kepaze etmek için bu rolü vermişlerdi.
1. Onu kepaze etmek için bu rolü vermişlerdi.
1. gülünç veya utanılacak duruma düşmek
1. Halka, gençliğe ve basına kepaze oldu.
1. Halka, gençliğe ve basına kepaze oldu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kepazeye yakışır
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Kepazeye yakışır bir biçimde
1. isim , isim , isim , isim , Kepaze olma durumu
1. Sevda denilen kepazelik benim de başımda.
1. Sevda denilen kepazelik benim de başımda.
2. Kepazece davranış
kepçeburun, kepçe kulak, kepçe kuyruk, kepçe surat, ağ kepçe, bol kepçe, kulak kepçesi
1. isim , isim , isim , isim , Sulu yiyecekleri karıştırmaya ve dağıtmaya yarayan, uzun saplı, yuvarlak ve derince kaşık
1. Tahta kaşık ve kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı.
1. Tahta kaşık ve kepçe yontar, geçimini bunları satarak sağlardı.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kaşığın alabildiği miktarda olan
1. Tabağına iki kepçe çorba koydu.
1. Tabağına iki kepçe çorba koydu.
3. Erimiş madeni kalıba dökmek için kullanılan büyük kaşık
4. Saplı bir çembere geçirilmiş olan, balık veya kelebek tutmada kullanılan ağ
5. Tahıl, kömür, kum vb.nin yüklenip boşaltılmasında kullanılan, tek veya iki çeneden oluşmuş motorlu araç
6. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu aracın alabildiği miktarda olan
7. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Gemilerde, ortasında dümenevi bulunan yuvarlak kıç çıkıntısı
8. spor , spor , spor , spor , Güreşte hasmın arkasından bacakları arasına el sokma oyunu
Lisan : Farsça kefçe
1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Başkalarının sırtından geçinen (kimse)
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Bir tür yaban ördeği
Telaffuz : kepçe'burun
1. -i , -i , spor , spor , -i , -i , spor , spor , Yere düşmekte olan topu, iki eli kepçe biçimine getirip eğilerek yere değmeden kurtarmak
1. isim , isim , isim , isim , Un elendikten sonra, elek üstünde kalan kabuk kırıntıları
2. Başın derisinde oluşan küçük, beyaz pulcuklar
1. Temizlenmeye hiç vakti olmayan kirli iş adamı gibi acı acı ter, kepek, yağ ve toprak kokuyor.
1. Temizlenmeye hiç vakti olmayan kirli iş adamı gibi acı acı ter, kepek, yağ ve toprak kokuyor.
3. tıp , tıp , tıp , tıp , Bazı deri hastalıklarında deriden dökülen parçacıklar
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Başta kepek oluşmak
2. Elma, susuz ve tatsız duruma gelmek
1. Bu elma kepeklenmiş, çok tatsız.
1. Bu elma kepeklenmiş, çok tatsız.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde kepeği olan
1. Kepekli un. Kepekli ekmek.
1. Kepekli un. Kepekli ekmek.
2. Üzerinde kepek oluşmuş olan
1. Kepekli saçlar.
1. Kepekli saçlar.
3. Un gibi, susuz ve tatsız (elma)
örme kepenek
1. isim , isim , isim , isim , Çobanların omuzlarına aldıkları dikişsiz, kolsuz, keçeden üstlük, aba (II)
1. Bu acayip meskeninde yaz kış kalın kepeneğe sarılmış otururdu.
1. Bu acayip meskeninde yaz kış kalın kepeneğe sarılmış otururdu.