92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Kaygısız olma durumu
2. Kaygısızca davranış
1. Başhekimin kaygısızlığına da hırslanan başhemşire, bu defa saksıyı kırdıklarını idare müdürüne anlatmaya koyuldu.
1. Başhekimin kaygısızlığına da hırslanan başhemşire, bu defa saksıyı kırdıklarını idare müdürüne anlatmaya koyuldu.
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Oğuz Türklerinin yirmi dört boyundan biri
Özel: Evet
kayıkhane, kayık salıncak, kayık tabak, kayık yaka, çember kayık, ağ kayığı, ateş kayığı, buz kayığı, foroz kayığı, ığrıp kayığı, imamkayığı, pazar kayığı, varagele kayığı, yarış kayığı
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Kürek veya yelkenle yürütülen ufak tekne
1. Halk arabalarla, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altına dağılıyordu.
1. Halk arabalarla, kayıklarla, yaya olarak oralara kadar geliyor ve bu ağaçların altına dağılıyordu.
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir yana kaymış
1. Çiçekli kumaştan, büzgülü, yakası kayık bir elbise dikti.
1. Çiçekli kumaştan, büzgülü, yakası kayık bir elbise dikti.
1. isim , isim , isim , isim , Bayram yerlerinde kurulan kayık biçiminde salıncak
1. isim , isim , isim , isim , Kayık biçiminde uzun ve düz tabak
1. Bir kayık tabak dolusu getirdiler.
1. Bir kayık tabak dolusu getirdiler.
kayıkçı kavgası
1. isim , isim , isim , isim , Kayıkla insan veya yük taşıyan kimse
1. Delikanlı yoksul bir kayıkçıymış.
1. Delikanlı yoksul bir kayıkçıymış.
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Sonucu olmayan, bıktırıcı münakaşa
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kayıkların çekildiği, korunduğu üstü örtülü yer
1. Yalı kayıkhanesinin demir parmaklıklı kapısı kapalı olduğundan Ali Nizami Bey suyun içinde bu kapının altından geçer.
1. Yalı kayıkhanesinin demir parmaklıklı kapısı kapalı olduğundan Ali Nizami Bey suyun içinde bu kapının altından geçer.
Lisan : Türkçe kayık + Farsça ḫāne
Telaffuz : kayıkha:ne
kayınbaba, kayınbirader, kayınpeder, kayınvalide, kaynana
1. isim , isim , isim , isim , Kadın veya kocaya göre birbirlerinin erkek kardeşi, kayınbirader, ini
1. Sabahleyin kaynım beni bir katıra bindirdi.
1. Sabahleyin kaynım beni bir katıra bindirdi.
Avrupa kayını, doğu kayını
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Kayıngillerin örnek bitkisi olan, 30-40 metre boyunda, 2 metre çapında, kışın yapraklarını döken, kerestesi beyaz ve değerli olan bir orman ağacı (Fagus orientalis)
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu ağaçtan yapılmış
1. isim , isim , isim , isim , Kaynata
1. Bu adla bizim kayınbabadan bir hayli para dolandırmışlar.
1. Bu adla bizim kayınbabadan bir hayli para dolandırmışlar.
Telaffuz : kayı'nbaba
1. isim , isim , isim , isim , Kayın (II)
1. Ne lüzumu vardı şimdi kayınbiraderinden söz açmaya.
1. Ne lüzumu vardı şimdi kayınbiraderinden söz açmaya.
Telaffuz : kayı'nbira:der
1. isim , isim , isim , isim , Kayınbiraderlere sevgi yollu söylenen söz
Telaffuz : kayı'nço
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çeneklilerden, palamut diye adlandırılan, meyveleri yüksüksü bir kadehçik içinde duran, kayın, meşe, kestane vb. kerestelik orman ağaçlarını içine alan bir familya, palamutlular
1. isim , isim , isim , isim , Kaynata
1. Kayınpederinden gördüğü dostluğa karşı kendisine bir yazlık takım ısmarladı.
1. Kayınpederinden gördüğü dostluğa karşı kendisine bir yazlık takım ısmarladı.
Lisan : Türkçe kayın + Farsça peder
Telaffuz : kayı'npeder
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Açlık bastırmaya, atıştırılmaya yarar yiyecek