Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kastı olmak
Anlamı:

1. birine kötülük etme, zarar verme isteği beslemek

Örnek:

1. Bana kastı mı var?

1. Bana kastı mı var?


kastırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kastırmak işi


kastırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kasma işini yaptırmak


kastor
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kunduz

2. Kunduz kürkü

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu kürkten yapılmış


Lisan : Fransızca castor

kasvet
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Sıkıntı, iç sıkıntısı

Örnek:

1. Doğrusu çok alın teri döktük amma değerdi / Neşe veren kasvetimiz yorgunluğu giderdi

1. Doğrusu çok alın teri döktük amma değerdi / Neşe veren kasvetimiz yorgunluğu giderdi


Lisan : Arapça ḳasvet

kasvet basmak (veya çökmek)
Anlamı:

1. çok sıkılmak, içi daralmak

Örnek:

1. Gündüzün bu saatinde tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş.

1. Gündüzün bu saatinde tiyatroya ağır bir kasvet çökmüş.


kasvet vermek
Anlamı:

1. sıkıntı vermek


kasvetli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntılı

Örnek:

1. Eski mahalle çok kasvetli, loş bir mahalle idi.

1. Eski mahalle çok kasvetli, loş bir mahalle idi.


kasvetlilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Sıkıntılılık


kasvetsiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sıkıntısız, iç sıkmayan

Örnek:

1. Mermer tezgâhlara vurdukları zamanki kasvetsiz hâllerini burada kaybeder, burada şairleşirler.

1. Mermer tezgâhlara vurdukları zamanki kasvetsiz hâllerini burada kaybeder, burada şairleşirler.


kasvetsizlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kasvetsiz olma durumu


kat

İlgili Kelimeler:

katetmek, katolunmak

Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kesme, kesilme

2. İlgiyi kesme

3. Sonuca bağlama, bitirme

4. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Kesme


Lisan : Arapça ḳaṭʿ

kat

İlgili Kelimeler:

katbekat, kat görevlisi, kat irtifakı, kat kat, katsayı, kat yuvarı, alt kat, askat, asma kat, binkat, çekme kat, duyar kat, orta kat, ortak kat, üçkat, üst kat, yalın kat, yedi kat el, bahçe katı, bodrum katı, çatı katı, giriş katı, ocak katı, yer katı, zemin katı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir yapıda iki döşeme arasında yer alan daire veya odaların bütünü

Örnek:

1. Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık.

1. Yemekten sonra evin üst katında, ocaklı bir odaya çıktık.

2. Bir yüzey üzerine az veya çok kalın bir biçimde, düzgün olarak yayılmış bulunan şey

Örnek:

1. Bir kat yufka, bir kat peynir.

1. Bir kat yufka, bir kat peynir.

3. Üst üste konulmuş şeylerden her biri, tabaka

4. Giyeceklerde takım

Örnek:

1. Birer kat elbise ile kalacağız.

1. Birer kat elbise ile kalacağız.

5. Apartman dairesi

6. Ön, yan

Örnek:

1. Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır.

1. Salim, Sait Faik'in Yaşar Nabi katındaki telif ücretini artırmakta büyük rol oynamıştır.

7. Huzur

8. Bükülen veya kıvrılan bir şeyin her kıvrımı

Örnek:

1. Kumaşın katı.

1. Kumaşın katı.

9. Makam, mevki

10. Kez, defa, misil

Örnek:

1. Bu, ondan iki kat pahalı.

1. Bu, ondan iki kat pahalı.

11. jeoloji , jeoloji , jeoloji , jeoloji , Katman

12. matematik , matematik , matematik , matematik , Tekrarlanan bir sayının toplamı

Örnek:

1. 6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır.

1. 6, 9, 12 ve 15 sayıları 3 sayısının katlarındandır.


kat çıkmak
Anlamı:

1. yapıya kat eklemek


kat görevlisi
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Otellerde odaların, katların temizliğinden ve gerekli malzemelerin temininden sorumlu olan kimse


kat irtifakı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir binanın üstüne kat yapma iznini veren hak


kat kat
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok, pek çok

Örnek:

1. Bu, ondan kat kat güzel.

1. Bu, ondan kat kat güzel.

2. Üst üste

Örnek:

1. Kat kat giyinmiş.

1. Kat kat giyinmiş.


kat yuvarı
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Yer atmosferinin 10-60 kilometre yükseklikleri arasında kalan katmanı, stratosfer


katabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Katabilmek işi


katabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Katma ihtimali veya imkânı bulunmak

Örnek:

1. Bu kabîl angaryalar sıradan bir memurun yaşamına hiç değilse bir renk ve canlılık katabilir.

1. Bu kabîl angaryalar sıradan bir memurun yaşamına hiç değilse bir renk ve canlılık katabilir.

2. Katmaya gücü yetmek


katabolizma
Anlamı:

1. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Yadımlama


Lisan : Fransızca catabolisme

katafalk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Önünden geçilerek kendisine saygı gösterilmek istenen ölünün tabutunun konulması için yapılmış yüksek yer


Lisan : Fransızca catafalque

katafot
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dışarıdan gelen bir ışığın etkisiyle geceleyin ışıklı görünen reflektör


Lisan : Fransızca cataphote

kataklastik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kataklaza uğramış


Lisan : İngilizce cataclastic

kataklaz
Anlamı:

1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Kayaçların veya kayaç oluşturan minerallerin basınç etkisiyle biçimlerinin değişmesi


Lisan : İngilizce cataclasis