Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
kangallanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kangallanmak işi


kangallanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kangal durumuna getirilmek


kangren
Anlamı:

1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Vücudun herhangi bir yerindeki dokunun oraya kan gelmemesi sonucu ölmesi

Örnek:

1. Onun bacağını kangren tehdit edip de tecrit ettiğimiz vakit daha iyi tanıdım onu.

1. Onun bacağını kangren tehdit edip de tecrit ettiğimiz vakit daha iyi tanıdım onu.


Lisan : Fransızca gangrène

kangren olmak
Anlamı:

1. vücudun herhangi bir yerindeki doku, kan gelmemesi sonucu ölmek

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , kangrenleşmek


kangrenleşme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kangrenleşmek işi


kangrenleşmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kangren olmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir durum veya iş düzelmeyecek duruma gelmek, uzamak


kangrenleştirme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kangrenleştirmek durumu veya biçimi


kangrenleştirmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Kangren durumunun ortaya çıkmasına sebep olmak


kangrenli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kangreni olan


kanguru
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kangurugillerden, Avustralya'da yaşayan, iri, otçul, memeli, ön ayakları kısa, art ayakları ile kuyruğu uzun ve güçlü, başı küçük, dişisinin karnında yavrularını taşıyacak bir kesesi bulunan keseli hayvan (Macropus giganteus)


Lisan : Fransızca kangourou

Telaffuz : ka'ngru

kangurugiller
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Memelilerden, sıçrayıcı, keseli hayvanlar familyası


kani
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kanmış, inanmış

Örnek:

1. İyi ama Ali, Göksel'in kaybolduğuna kani değildi ki.

1. İyi ama Ali, Göksel'in kaybolduğuna kani değildi ki.


Lisan : Arapça ḳāniʿ

Telaffuz : ka:ni:

kanı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İnanç, düşünce, kanaat

Örnek:

1. Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır.

1. Ahlakın da iyiliğe değil, güce dayandığı kanısındadır.


kanı ayaklı
Anlamı:

1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , Genç kız, kan ayaklı

Örnek:

1. Beşikteki çocukların, kanı ayaklı kızcağızların korkmamaları lazımdı, korkmaya hakları yoktu.

1. Beşikteki çocukların, kanı ayaklı kızcağızların korkmamaları lazımdı, korkmaya hakları yoktu.

2. Yeni evlenmiş kadın, kan ayaklı

Örnek:

1. Aynı anda nice analar kan ağlıyor, nice kanı ayaklılar dul, nice saçı bitmedikler yetim kalıyordu.

1. Aynı anda nice analar kan ağlıyor, nice kanı ayaklılar dul, nice saçı bitmedikler yetim kalıyordu.


kanı bozuk
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Soysuz (kimse)


kanı bozukluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kanı bozuk olma durumu


kanı donmak (veya çekilmek)
Anlamı:

1. donakalmak, çok şaşırmak


kanı içine akmak
Anlamı:

1. derdini dışa vuramamak


kanı ısınmak
Anlamı:

1. birine karşı yakınlık duymak

Örnek:

1. Kanları çabuk ısındı birbirine.

1. Kanları çabuk ısındı birbirine.


kanı kanla yumazlar, kanı suyla yurlar
Anlamı:

1. `kötülük, kötülük yapılarak düzeltilmez ancak iyilik yapılarak ortadan kaldırılır` anlamında kullanılan bir söz


kanı kaynamak
Anlamı:

1. çabucak sevgi duymak

Örnek:

1. Sonra da kanları kaynamıştı bu genç, yakışıklı ve zeki çocuğa.

1. Sonra da kanları kaynamıştı bu genç, yakışıklı ve zeki çocuğa.


Ön Takı : (birine)

kanı kaynamak
Anlamı:

1. coşkun ve kıpırdak olmak

Örnek:

1. Çocuğun kanı kaynıyor.

1. Çocuğun kanı kaynıyor.


Ön Takı : (birinin)

kanı kurumak
Anlamı:

1. çok usanmak, çok bıkmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , bitkin, yorgun, cansız duruma düşmek


kani olmak
Anlamı:

1. inanmak, kanmak

Örnek:

1. Personelin yeteri kadar aydınlandığına kani olduktan sonra iki ciddi alarm denemesi yaptı.

1. Personelin yeteri kadar aydınlandığına kani olduktan sonra iki ciddi alarm denemesi yaptı.


kanı sıcak
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Sevimli, kendini çabuk sevdiren (kimse)

Örnek:

1. Kara yağız, az tombul, fıldır göz, son derece kanı sıcak biridir.

1. Kara yağız, az tombul, fıldır göz, son derece kanı sıcak biridir.