92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Keçi yolu, patika
2. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Bir edebî eserde işlenen konunun anlamca ortaya koyduğu ana yönelim
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İzleğe dayalı
1. Yazar, her yeni yapıtında, dilden, anlatımdan, kurgudan izleksel ve düşünsel dağarcığa varıncaya kadar her şeyini yenileyebilir.
1. Yazar, her yeni yapıtında, dilden, anlatımdan, kurgudan izleksel ve düşünsel dağarcığa varıncaya kadar her şeyini yenileyebilir.
1. isim , isim , isim , isim , İzleme işi, izleme, takip
2. Önceden belirlenen bir amaca ulaşmak için tutulan yol, strateji
1. isim , isim , isim , isim , İzlem oluşturan kimse, stratejist
2. Takip eden kimse
ön izleme
1. isim , isim , isim , isim , İzlemek işi, takip
1. Töreni izlemeye gelenlerin bir kısmı bu iş için tutulmuş insanlardı.
1. Töreni izlemeye gelenlerin bir kısmı bu iş için tutulmuş insanlardı.
1. -i , -i , -i , -i , Birinin veya bir şeyin arkasından gitmek, takip etmek
1. Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi.
1. Babam kaşları çatılmış, başını sallayarak izliyor bizi.
2. Zaman, süre, sıra vb. bakımından gelmek, arkasından gelmek, arkasında olmak
1. Geceyi gündüz izler.
1. Geceyi gündüz izler.
3. Bir olayın gelişimini gözden geçirmek
1. Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz.
1. Bu ustaca düzeni Osmanlıların her işinde izleyebilirsiniz.
4. Eğlenmek, görmek, öğrenmek için bakmak, seyretmek
1. Televizyonu izlemek.
1. Televizyonu izlemek.
5. Belirli bir yönde gitmek
1. Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum.
1. Geç vakit hayvanla, Deliçay'ı izleyip gidiyordum.
6. Gözlemek, incelemek
1. Çocuk kuşu gözleriyle izledi.
1. Çocuk kuşu gözleriyle izledi.
7. Belirli bir tutum, davranış veya düşünceyi benimsemek
1. Bu üretim politikasını izleyeceğiz.
1. Bu üretim politikasını izleyeceğiz.
8. Bir şeye uymak, bağlı olmak
1. Modayı izlemek.
1. Modayı izlemek.
9. Herhangi bir olayla ilgilenmek
1. Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum.
1. Çeşitli siyasi olaylar karşısındaki tepki ve düşüncelerini dolaylı da olsa izleyebiliyordum.
1. isim , isim , isim , isim , Belirli şartlara ve düzene göre yapılması öngörülen işlemlerin bütünü, program
1. İzlence, en küçük bir aksama olmaksızın aktı gitti.
1. İzlence, en küçük bir aksama olmaksızın aktı gitti.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İzlenme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Bir dildeki sözcükleri deştikçe, olağan şey bu, doğrultuları izlenebilen köklerin bazen hiç beklenmedik bir uzanışla yabancı dil bölgelerinden beslendiği görülür.
1. Bir dildeki sözcükleri deştikçe, olağan şey bu, doğrultuları izlenebilen köklerin bazen hiç beklenmedik bir uzanışla yabancı dil bölgelerinden beslendiği görülür.
2. İzlenmeye değer olmak
1. isim , isim , isim , isim , Bir durum veya olayın duyular yolu ile insan üzerinde bıraktığı etki, intiba, imaj
1. İlk izlenim olarak bana pek zeki görünmedi.
1. İlk izlenim olarak bana pek zeki görünmedi.
2. ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , ruh bilimi , Uyaranların, duyu organları ve ilişkili sinirler üzerindeki etkileri veya belirli bir durumun kişi üzerindeki çözümlenmemiş bütün etkisi, intiba
1. etki bırakmak
1. Görevlilerin edalı ve dıbır dıbır yürüyüşleri bir geçit töreni izlenimini verir.
1. Görevlilerin edalı ve dıbır dıbır yürüyüşleri bir geçit töreni izlenimini verir.
yeni izlenimci
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İzlenimcilik yanlısı olan (sanat veya sanatçı), empresyonist
2. Kesin bir doğruluğu olmayıp duyumlara, izlenime dayanan
yeni izlenimcilik
1. isim , isim , isim , isim , Doğayı, gerçekte olduğu gibi bütün ayrıntılarına bağlı kalarak değil, ondan edinilen izlenimin ölçüsüne göre anlatan, doğrudan doğruya gerçeği, nesneyi değil de onun sanatçıda uyandırdığı duyumları veren sanat akımı, empresyonizm
2. Sanat eserlerinin dış etkilerin içe yansıması, içte izler bırakması ve bu izlere dayanılarak yaratılması
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , İzleme işi yapılmak, takip edilmek
1. -i , -i , -i , -i , İzletme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. İzletmeye gücü yetmek