92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , fizik , fizik , tıp , tıp , isim , isim , fizik , fizik , tıp , tıp , X ışınlarının biyolojik etkisine dayanan tedavi yöntemi, radyoterapi
1. Güner'i her gün tekerlekli bir sedyeyle ışın tedavisine indirirdim hastanede.
1. Güner'i her gün tekerlekli bir sedyeyle ışın tedavisine indirirdim hastanede.
1. işin tuhaf olan yanı
1. İşin tuhafı, tek perdesi kalkmış fayton penceresinde görünen silindir şapkalı adam da altın dişlerini göstere göstere kahkahalar atıyor.
1. İşin tuhafı, tek perdesi kalkmış fayton penceresinde görünen silindir şapkalı adam da altın dişlerini göstere göstere kahkahalar atıyor.
1. `kişi kiminle arkadaşlık ederse ondan kendisine birtakım huylar geçer` anlamında kullanılan bir söz
1. `tanıklık boş oturan kimselerin, kefillik ise parası çok olan kimselerin işidir` anlamında kullanılan bir söz
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Isınma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. görevini yitirmek, görevinden atılmak
1. Tabii ertesi günü işinden oldu. İşinden olunca o da gitti askere yazıldı.
1. Tabii ertesi günü işinden oldu. İşinden olunca o da gitti askere yazıldı.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Isındırma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Isındırmak işi
1. Kutu kutu hediyeler, el örgüsü ceketlerle çocuğu kendilerine ısındırmaya çalışıyorlardı.
1. Kutu kutu hediyeler, el örgüsü ceketlerle çocuğu kendilerine ısındırmaya çalışıyorlardı.
1. -i , -i , -i , -i , Isınmasını sağlamak, sıcaklık kazandırmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Birinin bir şeye alışmasını, ilgi duymasını sağlamak
1. Neşesi ve canlılığıyla beni tekrar evime ısındırmıştı.
1. Neşesi ve canlılığıyla beni tekrar evime ısındırmıştı.
1. `görevini, işini sürdür` anlamında kullanılan bir söz
1. Otururuz, otururuz sen işine bak!
1. Otururuz, otururuz sen işine bak!
2. `sen karışma` anlamında kullanılan bir söz
1. çıkarına, amacına, düşüncesine uygun olmak
1. Yattığı yerden işine gelen kararları onaylar, hoşlanmadıklarını bozarmış.
1. Yattığı yerden işine gelen kararları onaylar, hoşlanmadıklarını bozarmış.
1. `işini küçümseyen kişi para kazanamaz, para kazanamayanın sonu ise dilenciliktir` anlamında kullanılan bir söz
1. görevini yapmak
1. Bu dünyaya geldi geleli elini ılıktan soğuğa vurmamış, işini hep kurnazlıkla görmüştür.
1. Bu dünyaya geldi geleli elini ılıktan soğuğa vurmamış, işini hep kurnazlıkla görmüştür.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , dövmek
3. argo , argo , argo , argo , öldürmek
1. `başladığın bir işte her zaman güçlüklerle karşılaşacağını varsay ki sonunda hayal kırıklığına uğramayasın, iyi sonuçlar aldığında sevinesin` anlamında kullanılan bir söz
1. işi veya görevi olumlu olarak yürütmek, sıkıntı çekmeden gerçekleştirmek
ışınım akısı, ışınım alıcısı, ışınım basıncı, ışınım dengesi, ışınımölçer, Güneş ışınımı
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Işın veya tanecik yayımı, ışıma, radyasyon
2. Uzayda yayılan bir dalgayı oluşturan ögelerin bütünü, ışıma, radyasyon
3. Bir enerjinin ışık demeti durumunda yayılması, ışıma, radyasyon
4. Isının, bir kaynaktan ışın ve dalga hareketi yoluyla yayılması, ışıma, radyasyon