92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Adsız
1. İncir ağacının altında her zamanki isimsiz ürpertiyle titriyorum.
1. İncir ağacının altında her zamanki isimsiz ürpertiyle titriyorum.
ışın bilimi, ışın etkin, ışınölçer, ışın tedavisi, ışın tedavi uzmanı, öz ışın, ışık ışını, lazer ışını, kozmik ışınlar, alfa ışınları, beta ışınları, gama ışınları
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Bir ışık kaynağından çıkarak her yöne yayılıp giden ışık demeti, şua
2. Işın etkin özdeklerin saçtıkları alfa, beta, gama ışınlarından her biri
3. matematik , matematik , matematik , matematik , Bir noktadan çıkıp sonsuza giden yarım doğrulardan her biri
1. bir işe gereken önemi vermemek
2. işi önem vermeyerek yapmak
3. işi şaka konusu yapmak, ciddiye almamak
1. isim , isim , isim , isim , Işık, elektrik ve ısı ışınlarının uygulama alanlarını inceleyen bilim dalı, radyoloji
1. açıkçası
1. İşin doğrusu birbirimizin özel yaşamını öğrenmeye ne vaktimiz olurdu ne de hevesimiz.
1. İşin doğrusu birbirimizin özel yaşamını öğrenmeye ne vaktimiz olurdu ne de hevesimiz.
1. sıfat , sıfat , fizik , fizik , sıfat , sıfat , fizik , fizik , Işın etkinliği olan, radyoaktif
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Alfa, beta veya gama ışınlarını yayma özelliği, radyoaktivite
1. `işin içyüzü göründüğü gibi değil, başka` anlamında kullanılan bir söz
1. bir şeyi anlamak, bir sorunu çözümlemek
1. Ne yaparsanız yapın, yeter ki akıllıca olsun, demiş, çıkmış işin içinden!
1. Ne yaparsanız yapın, yeter ki akıllıca olsun, demiş, çıkmış işin içinden!
2. güç bir sorunu çözemeyince kestirip atmak
3. bir konudan veya işten uzak durmak, kaçmak
1. O ne emrederse ben razıyım, deyip kurnazlıkla işin içinden sıyrıldım.
1. O ne emrederse ben razıyım, deyip kurnazlıkla işin içinden sıyrıldım.
1. derinliğine araştırmadan basit olarak düşünmek, yüzeyde kalmak, tembellik etmek
1. işin kötü yanı
1. Cahil adam neye uğradığını şaşırmış ve işin kötüsü yatışır gibi olan merakı yine kabarmıştı.
1. Cahil adam neye uğradığını şaşırmış ve işin kötüsü yatışır gibi olan merakı yine kabarmıştı.
1. belirli bir konuyla ilgili her şeyi bilmek, uzmanlaşmak
1. Şimdi yaşlandık, bu işlerin kurdu olduk.
1. Şimdi yaşlandık, bu işlerin kurdu olduk.
1. ortak bir noktada anlaşmak
1. Şimdi bak Nimet, gel şu işin ortasını bulalım.
1. Şimdi bak Nimet, gel şu işin ortasını bulalım.
1. konu başka biçimde gelişmek, öncekinden farklı davranmaya başlamak
1. O zaman işin rengi değişir, asık yüzünün morluğu uçup giderdi.
1. O zaman işin rengi değişir, asık yüzünün morluğu uçup giderdi.