92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bölünme, taksim edilme
2. Parçalanma
Lisan : Arapça inḳisām
Telaffuz : inkısa:mı
inkisarıhayal
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kırılma
2. Gücenme, gönlü kırılma
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , İlenme, ilenç
Lisan : Arapça inkisār
Telaffuz : inkisa:rı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Beklediğini, umduğunu bulamamaktan doğan düş kırıklığı, hayal kırıklığı
1. Eyvah, benim külüstür çiftliği, Avrupa çiftlikleri gibi bir şey zannetmiş. İnkisarıhayale uğrayacak.
1. Eyvah, benim külüstür çiftliği, Avrupa çiftlikleri gibi bir şey zannetmiş. İnkisarıhayale uğrayacak.
Lisan : Arapça inkisār + ḫayāl
Telaffuz : inkısa:rıhaya:li
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kesilme, kesinti
Lisan : Arapça inḳiṭāʿ
Telaffuz : inkıta:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Boyun eğme, uyma
Lisan : Arapça inḳiyād
Telaffuz : inkıya:dı
1. isim , isim , isim , isim , İnlemek işi
1. Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun adımları altında inlemeye başladı.
1. Pansiyonun kağşamış tahta merdiveni ağır bir vücudun adımları altında inlemeye başladı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Acı, üzüntü belirten kesik sesler çıkarmak, inildemek
1. O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor.
1. O, inledikçe benim de yüreğim sızlıyor, sıkıntıdan damarlarımı saran yağ eriyor.
2. Gür, uğultulu, yankılı ses çıkarmak
1. Yer gök inlesin.
1. Yer gök inlesin.
1. -i , -i , -i , -i , İnlemesine yol açmak
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok eziyet vermek, eziyet çektirmek
1. nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , nesnesiz , nesnesiz , -den , -den , İnleme ihtimali veya imkânı bulunmak
dağdan inme, tepeden inme
1. isim , isim , isim , isim , İnmek işi
1. Büzülüp kaldığım köşede sabahın bir an evvel olmasını, güneşin bir saat evvel arza inmesini bekliyorum.
1. Büzülüp kaldığım köşede sabahın bir an evvel olmasını, güneşin bir saat evvel arza inmesini bekliyorum.
2. tıp , tıp , tıp , tıp , Vücudun bir bölümünde hareket ve hissetmenin kalkması, felç, nüzul, paralizi
1. vücudun bir yerinde hareket ve hissetme kalmamak, felç gelmek, felç inmek, nüzul inmek
1. O korkuyu çoktan tüketmiştim ama babama inme inebilirdi.
1. O korkuyu çoktan tüketmiştim ama babama inme inebilirdi.
indibindi, günindi
1. -den , -den , -den , -den , Yüksekten veya yukarıdan aşağıya doğru gelmek
2. Bir taşıt veya binek hayvanından yere basmak
1. Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü.
1. Tramvayın ön tarafından hızla inerken, arkasından bir sesin bağırdığını gördü.
3. Dağ, tepe vb. yüksek bir yerden gelmek
1. Dağdan kurt indi.
1. Dağdan kurt indi.
4. -e , -e , -e , -e , Bir yerden başka bir yere gitmek, varmak
1. Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi.
1. Bünyamin, gücünün yettiği kadar hızlı yürüyüp Haliç'e indi.
5. -e , -e , -e , -e , Konaklamak
1. Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi.
1. Samananbarı köyünün en büyük ve gösterişli evine inmişlerdi.
6. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Alçalıp eski durumuna dönmek
1. Sular indi. Şiş indi.
1. Sular indi. Şiş indi.
7. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fiyatı düşürmek
1. Bin lira daha indim, gene almadı.
1. Bin lira daha indim, gene almadı.
8. Değeri düşmek
1. Altın fiyatları indi.
1. Altın fiyatları indi.
9. -e , -e , argo , argo , -e , -e , argo , argo , Vurmak
1. Şimdi kafana inerim!
1. Şimdi kafana inerim!
10. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yıkılmak
1. Yağmurdan duvar inmiş.
1. Yağmurdan duvar inmiş.
11. -e , -e , -e , -e , İnme gelmek
1. Sağ tarafına inmiş.
1. Sağ tarafına inmiş.
12. Bir yeri kaplamak, basmak veya bir yerden akmak, kaymak
1. Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara.
1. Gemi baş döndüren zaferli bir gürültüyle indi sulara.
13. Uzamak, ulaşmak
1. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu.
1. Beyaz taşlardan yapılmış kısa bir duvarın ötesindeki zeytinlik ta vadiye kadar iniyordu.
14. Ağmak
15. Sayısı azalmak
1. Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir.
1. Evvelden daha çok olduğumuzu zannettiğim hâlde sayımız son günlerde bu miktara inmiştir.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir tarafında inme bulunan, mefluç
1. Hastanın sağ tarafı inmeli.
1. Hastanın sağ tarafı inmeli.
1. isim , isim , isim , isim , Eskişehir iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : i'nönü
inorganik kimya, inorganik öge
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Cansız olan
1. Mineraller inorganik maddelerdir.
1. Mineraller inorganik maddelerdir.
2. kimya , kimya , kimya , kimya , Organik olmayan, anorganik
3. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Organlardaki bozukluktan ileri gelmeyen hastalık
4. isim , isim , biyoloji , biyoloji , isim , isim , biyoloji , biyoloji , Hücrelerin cansız bölümleri
Lisan : Fransızca inorganique
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Canlıların dışında, yer kabuğunu oluşturan bütün kimyasal maddeleri inceleyen kimya dalı
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Besinlere koruyucu olarak eklenen asit türü