92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hoş duruma gelmek
2. İyilik hissetmek
3. -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , -den , -den , halk ağzında , halk ağzında , Birbirinden hoşlanmak
bir hoşluk, gönül hoşluğu
1. isim , isim , isim , isim , Hoş olma durumu, letafet
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Tuzsuz taze peynir, nişasta, pirinç unu konularak yapılan bir tatlı türü
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bir davranış, bir durum veya bir kimseden memnun olan, yakınması olmayan
1. Yeni ilişkisinden son derece hoşnut ve ilk bebeğine veremediği tüm sevgiyi ikincisine vermekte kararlıydı.
1. Yeni ilişkisinden son derece hoşnut ve ilk bebeğine veremediği tüm sevgiyi ikincisine vermekte kararlıydı.
Lisan : Farsça ḫoşnūd
1. memnun olmak, yakınmamak, şikâyetçi olmamak
1. Benimle konuştuklarından hoşnut kalmış gibi görünerek gittiler.
1. Benimle konuştuklarından hoşnut kalmış gibi görünerek gittiler.
1. isim , isim , isim , isim , Hoşnut olma durumu
1. Bu keşiften hoşnutluğumu gizleyebildiğim kadar gizleyip sözüm ona bir ayıplamayla homurdanıyorum.
1. Bu keşiften hoşnutluğumu gizleyebildiğim kadar gizleyip sözüm ona bir ayıplamayla homurdanıyorum.
1. memnun olmak
1. Durumumdan artık kaygılanmadığımı, tersine oldukça hoşnutluk duymakta olduğumu fark ediyorum.
1. Durumumdan artık kaygılanmadığımı, tersine oldukça hoşnutluk duymakta olduğumu fark ediyorum.
1. memnun olduğunu göstermek
1. Fakat amirleri kendisinden çok hoşnutluk getiriyorlar.
1. Fakat amirleri kendisinden çok hoşnutluk getiriyorlar.
1. isim , isim , isim , isim , Hoşnut olmama durumu
1. Bir hafta sonra kar çiselemeye başlayınca hoşnutsuzluk iyice arttı.
1. Bir hafta sonra kar çiselemeye başlayınca hoşnutsuzluk iyice arttı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Güzel ve tatlı konuşan (kimse)
1. Pekâlâ sevimli, nazik, terbiyeli, hoşsohbet bir çocuktu.
1. Pekâlâ sevimli, nazik, terbiyeli, hoşsohbet bir çocuktu.
Lisan : Farsça ḫoş + Arapça ṣuḥbet
Telaffuz : ho'şsohbet
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , At, katır, sığır vb. hayvanları, özellikle öküzü durdurmak için kullanılan bir seslenme sözü
1. Höst, höst diye bağırdı. At oralı olmadı.
1. Höst, höst diye bağırdı. At oralı olmadı.
2. hakaret yollu , hakaret yollu , hakaret yollu , hakaret yollu , Bir kimseyi uyarmak için kullanılan bir seslenme sözü
başhostes, yer hostesi
1. isim , isim , isim , isim , Taşıtlarda, özellikle uçaklarda yolcu ağırlayan bayan
2. Bir topluluk, kongre vb. yerlerde katılanları ağırlayan, onlara kılavuzluk eden bayan
3. Yarışma programlarında sunucuya yardımcı olan bayan
Lisan : İngilizce hostess
1. beğenmek
1. Zamanları yararak hatta zamanı geriye doğru sürerek kendisini bulmam hoşuna gitmişti.
1. Zamanları yararak hatta zamanı geriye doğru sürerek kendisini bulmam hoşuna gitmişti.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Değersiz, kaba, bayağı
2. argo , argo , argo , argo , Şişman, dolgun (kadın)
1. Ah, bir hoşur karıya rast gelsem.
1. Ah, bir hoşur karıya rast gelsem.
Lisan : Ermenice
1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Korkutmak veya dikkati kendi üzerine çekmek için söylenen bir söz