92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Güleç olma durumu
1. Doktorun eksilmeyen güleçliğini, cana yakınlığını maske sanıyor.
1. Doktorun eksilmeyen güleçliğini, cana yakınlığını maske sanıyor.
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Güler yüzlü, çok gülen (kimse)
1. hem gülünecek hem üzülecek nitelikteki şaşırtıcı olaylar karşısında söylenen bir söz
1. isim , isim , mecaz , mecaz , isim , isim , mecaz , mecaz , İçten ve yapmacıksız, yumuşak, okşayıcı davranış
1. Her misafire gösterdiği bir güler yüzle içeriye girdi.
1. Her misafire gösterdiği bir güler yüzle içeriye girdi.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yakınlık gösteren, içten davranan
1. Bu güler yüzlü adam ben değilim / Yalandır kaygısız olduğum yalan
1. Bu güler yüzlü adam ben değilim / Yalandır kaygısız olduğum yalan
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Yakınlık gösterilerek, içten davranılarak
1. Bu mağazaya girdiğimiz vakit güler yüzlü ve çok dostane kabul edildik.
1. Bu mağazaya girdiğimiz vakit güler yüzlü ve çok dostane kabul edildik.
1. yersiz görülen bir düşünceye karşı hafifseme olarak söylenen bir söz
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , İki direkli, yelkenli savaş gemisi
Lisan : Fransızca goélette
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çilek, armut, elma, badem vb. türleri içine alan, ayrı taç yapraklı iki çeneklilerden, örneği gül olan bir bitki familyası
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gürültü, şamata
1. Kürekçilerin zincir gürültüleri saz ve hanendenin çıkardığı seslerle birbirine karışır, ortalığı büyük bir gulgule kaplar.
1. Kürekçilerin zincir gürültüleri saz ve hanendenin çıkardığı seslerle birbirine karışır, ortalığı büyük bir gulgule kaplar.
Lisan : Arapça ġulġule
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Gül renginde olan
1. Gülgüli, kerrakeli, mor hareli.
1. Gülgüli, kerrakeli, mor hareli.
Lisan : Farsça gul + gul + Arapça -ī
Telaffuz : gülgüli:
1. isim , isim , isim , isim , Gül renkli, pembe
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. Ateş doludur tutma, yanarsın / Karşında şu gülgûn piyale
1. Ateş doludur tutma, yanarsın / Karşında şu gülgûn piyale
Lisan : Farsça gul-gūn
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Ebegümecigillerden, yaprakları geniş ve yuvarlak, çiçekleri büyük ve türlü renklerde olan, çok yıllık otsu bir bitki (Althaea rosea)
Telaffuz : gü'lhatmi
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İpek ağacı
Telaffuz : gü'librişim
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gül bahçesi
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Huzurlu, rahat ve zenginlik dolu yer
1. Hayat her zaman gülistan değil, amcacığım.
1. Hayat her zaman gülistan değil, amcacığım.
Lisan : Farsça gulistān
1. isim , isim , isim , isim , Pembe renkli gülün kurutulduğunda dönüştüğü hafif morumsu renk
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. Bir gülkurusu çocuk çarşafı içinde titriyor gibi görünen nazik, küçük güzel şeyi...
1. Bir gülkurusu çocuk çarşafı içinde titriyor gibi görünen nazik, küçük güzel şeyi...
Telaffuz : gü'lkurusu
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Kurnaz, açıkgöz
Lisan : Arapça kullābī
Telaffuz : gülla:bi:, l ince okunur
deli güllabicisi
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Akıl hastanelerindeki hademe, güllabici, deli güllabicisi
Lisan : Arapça kullābī
Telaffuz : gülla:bi:, l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Güllabinin (I) yaptığı iş
2. Güllabi (II) olma durumu
1. isim , isim , isim , isim , Nişastadan yapılan, çok ince kuru yufka
2. Bu yufkadan hazırlanan tatlı
1. Bir ramazan güllacı yemiştim muhallebicinin birinde, ne güzeldi!
1. Bir ramazan güllacı yemiştim muhallebicinin birinde, ne güzeldi!
3. Kolayca yutulamayan, tadı hoş olmayan toz durumundaki bazı ilaçların içine konuldukları, nişastadan küçük kap
gülle atma
1. isim , isim , isim , isim , Eskiden som taş veya demirden, yuvarlak bir biçimde yapılırken, günümüzde çelikten silindir biçiminde, bir ucu sivri olarak yapılan top mermisi
1. Atılan gülle ve lağımlardan kale duvarlarında geniş menfezler açıldı.
1. Atılan gülle ve lağımlardan kale duvarlarında geniş menfezler açıldı.
2. spor , spor , spor , spor , Atletizm yarışmalarında atılan, pirinç veya pirinçten daha sert bir maddeden yapılan, erkekler için 7,257, kadınlar için 4 kilogram olan madenî küre
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Tek elle taşınan gülleyi ileriye doğru fırlatma
2. Gülleyi en uzağa atmak amacıyla yarışılan atletizm dalı
1. çok ağır
2. hâlsiz, yorgun argın
1. Ayakkabılarını giymeden gülle gibi çocukların yanına düştü.
1. Ayakkabılarını giymeden gülle gibi çocukların yanına düştü.