Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gulaş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Etli, salçalı bir Macar yemeği


Lisan : Macarca gulyás

Telaffuz : l ince okunur

gülbahar
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Kırmızı boya elde etmede kullanılan iyi cins bir toprak

2. Bir tavla oyunu


Lisan : Farsça gul + bahār

Telaffuz : gü'lbaha:rı

gülbank
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Hep bir ağızdan ve makamla yapılan dua veya ant

Örnek:

1. Dışarıya fırlayan bütün davetliler de bu gülbange iştirak ediyorlardı.

1. Dışarıya fırlayan bütün davetliler de bu gülbange iştirak ediyorlardı.


Lisan : Farsça gul + bāng

gülbeşeker
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gül çiçeği ve şeker ile yapılan macun kıvamında bir reçel türü


Lisan : Farsça gulbe + şeker

Telaffuz : gülbe'şeker

gülcü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gül üreten veya alıp satan kimse


gülcülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gülcünün yaptığı iş


gulden
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Florin


güldeste
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Seçki


Lisan : Farsça gul + deste

Telaffuz : gü'ldeste

güldür güldür
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çok gürültü ederek, yüksek ses çıkararak

Örnek:

1. Bir düzlükte askılı vagonlarıyla güldür güldür çalışan bir teleferik istasyonu.

1. Bir düzlükte askılı vagonlarıyla güldür güldür çalışan bir teleferik istasyonu.


güldürebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürebilmek işi


güldürebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Güldürme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Güldürme becerisi bulunmak


güldürme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürmek işi

Örnek:

1. Adam o kadar kederli, o kadar meyustu ki takla atıp ney çalan kambur cüceler bile onu güldürmeyi başaramamıştı.

1. Adam o kadar kederli, o kadar meyustu ki takla atıp ney çalan kambur cüceler bile onu güldürmeyi başaramamıştı.


güldürmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Gülmesine sebep olmak

Örnek:

1. Bu sözler, benzerimi ilk defa olarak kahkahayla güldürdü.

1. Bu sözler, benzerimi ilk defa olarak kahkahayla güldürdü.


güldürtme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürtmek işi


güldürtmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Gülmesine yol açmak


güldürü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürme özelliği olan şey

2. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , İlkel, yalın güldürme ögelerinden yararlanan, bazen inanırlığın sınırını aşan, güldürmeyi amaç edinen sahne eseri, komedi, fars


güldürücü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gülmeyi sağlayan, gülmeye yol açan, komik

Örnek:

1. Oyun kurallarını hiçe saymak, tiyatro gerçeğini bile bile bozmak da seyirci üzerinde güldürücü bir etki yapar.

1. Oyun kurallarını hiçe saymak, tiyatro gerçeğini bile bile bozmak da seyirci üzerinde güldürücü bir etki yapar.


güldürücülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürücü olma durumu

Örnek:

1. Vücut yapısı da onun güldürücülüğünde ayrı bir yardımcı unsurdu.

1. Vücut yapısı da onun güldürücülüğünde ayrı bir yardımcı unsurdu.


güldürüş
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güldürme işi


güle güle
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Gülerek

2. `Üzüntüsüz bir hayat sürerek, gönül ferahlığı ile (giy, otur, kullan, büyüt vb.)` anlamlarında bir iyi dilek sözü

Örnek:

1. Bu yüzükle bu pırlanta küpe benim sana yadigârım olsun. Güle güle kullan!

1. Bu yüzükle bu pırlanta küpe benim sana yadigârım olsun. Güle güle kullan!

3. Vedalaşma sırasında kalanın söylediği söz, devletle


güle oynaya
Anlamı:

1. zarf , zarf , mecaz , mecaz , zarf , zarf , mecaz , mecaz , Sevinerek, neşe ile

Örnek:

1. Üçümüz de güle oynaya tozlu bir yolda koşmaktayız.

1. Üçümüz de güle oynaya tozlu bir yolda koşmaktayız.


gülebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gülebilmek işi


gülebilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Gülme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Gülme becerisi bulunmak


güleç
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her zaman gülümseyen, mütebessim

Örnek:

1. Biraz sonra geceki güleç memur, hafif kapalı gözleriyle göründü.

1. Biraz sonra geceki güleç memur, hafif kapalı gözleriyle göründü.


gülecen
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sevimli ve cana yakın tavırları olan (kimse)