92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , denizcilik , denizcilik , isim , isim , denizcilik , denizcilik , Cankurtaran sandalı
1. Filika hafif hafif sallanıyor, denizin alçalıp yükselmesine ayak uydurmuş.
1. Filika hafif hafif sallanıyor, denizin alçalıp yükselmesine ayak uydurmuş.
Lisan : İtalyanca feluca
Telaffuz : fili'ka
1. isim , isim , isim , isim , Namlusu kısa, kurşun atan bir tür küçük tüfek
2. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Güzel, yakışıklı
Lisan : Almanca Flinte
Telaffuz : fili'nta
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Filintası olan
1. Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu.
1. Gittiği zaman karşısında filintalı, fişeklikli, külotlu ve kalpaklı aslan gibi bir genç adam bulmuştu.
1. isim , isim , isim , isim , Filipin adaları halkından veya bu halkın soyundan olan kimse
Özel: Evet
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yerden 2-3 karış yükseklikte, çok yıllık ve otsu bir bitki (Mentha pulegium)
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Filistin halkından veya bu halkın soyundan olan kimse
Özel: Evet
maden filizi, soya filizi, turp filizi
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Ocaktan çıkarılan işlenmemiş, başka maddelerle karışık hâlde bulunan, ham maden birleşiği
1. Demir filizi. Bakır filizi.
1. Demir filizi. Bakır filizi.
Lisan : Arapça filizz
filizkıran, filiz rengi
1. isim , isim , isim , isim , Tohumdan veya tomurcuktan çıkan körpe ve küçük dal, sürgün, ışkın, eşkin (II), cımbar, çıvgın, şıvgın
1. Yeşil çeltik filizleri bir parmak uzunluktaydı.
1. Yeşil çeltik filizleri bir parmak uzunluktaydı.
Lisan : Rumca
1. isim , isim , isim , isim , Asma filizinin rengi, açık yeşil renk, filizi
2. Bu renkte olan
1. sürgün çıkmaya başlamak
1. O sene ise buğday ekmişler, tam filiz verecekken Sakarya taşmış, yirmi gün çekilmemişti.
1. O sene ise buğday ekmişler, tam filiz verecekken Sakarya taşmış, yirmi gün çekilmemişti.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ortaya çıkmak
1. Ama bu arada hiç akıllarda olmayan bir sıkıntı filiz vermişti.
1. Ama bu arada hiç akıllarda olmayan bir sıkıntı filiz vermişti.
1. isim , isim , isim , isim , Küçük sürgün
1. Burası sokakları taşlarla örtülmüş, iğne kadar da olsa bir filizciğe çıkacak toprak bırakılmamış mahallelerden değil.
1. Burası sokakları taşlarla örtülmüş, iğne kadar da olsa bir filizciğe çıkacak toprak bırakılmamış mahallelerden değil.
1. isim , isim , isim , isim , Filiz rengi
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. Geride tek tük ev ve onların da ardında yarı filizî, yarı neftî bir orman seçiliyordu.
1. Geride tek tük ev ve onların da ardında yarı filizî, yarı neftî bir orman seçiliyordu.
Lisan : Rumca + Arapça -ī
Telaffuz : filizi:
1. isim , isim , isim , isim , Mayıs ayında ağaçların filizlendiği mevsimde esen bir fırtına
Telaffuz : fili'zkıran
1. isim , isim , isim , isim , Filizlenmek işi
2. Yumruların üzerinde ince uzun filizlerin belirmesi biçiminde görülen patates hastalığı
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bitki filiz vermek
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmeye, büyümeye başlamak
1. Yüreğinde onmaz bir karıncalanma vardı; onmaz bir kıpırtı dal sürüyordu, durmadan filizleniyordu.
1. Yüreğinde onmaz bir karıncalanma vardı; onmaz bir kıpırtı dal sürüyordu, durmadan filizleniyordu.