92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Kişinin sağlığını korumak ve düzeltmek amacıyla beslenmesini düzene koymasını sağlayan kişi, diyetisyen
1. isim , isim , isim , isim , Kötü beslenmenin yol açtığı hastalıkları, yiyeceklerin besin değerlerini inceleyen sağlık bilgisi dalı
Lisan : Fransızca diététique
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İçinde diyet bulunan
1. Hastaya diyetli bir tedavi uygulanıyor.
1. Hastaya diyetli bir tedavi uygulanıyor.
1. isim , isim , müzik , müzik , isim , isim , müzik , müzik , Bir sesin yarım ton inceltileceğini gösteren nota işareti
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yarım ton inceltilmiş (ses)
Lisan : Fransızca dièse
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Optik sistemlerin yakınsaklık birimi
Lisan : Fransızca dioptrie
1. isim , isim , jeoloji , jeoloji , isim , isim , jeoloji , jeoloji , Özellikle plajiyoklazdan oluşan, saydam, üstü tanecikli derinlik kayacı
Lisan : Fransızca diorite
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Yalnızca bir yönde akım geçiren devre
Lisan : Fransızca diode
diz ağırşağı, diz bağı, diz boyu, diz dize, diz kapağı, dizüstü, diz üstü, diz yastığı, ekmeği dizinde
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kaval, baldır ve uyluk kemiğinin birleştiği yer
1. Bir iskemlede ellerini dizlerine sermiş, sessizce oturuyordu.
1. Bir iskemlede ellerini dizlerine sermiş, sessizce oturuyordu.
2. Oturulduğunda uyluğun üst yanı
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Diz kapağı kemiği
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Dize kadar olan
1. Sokakta diz boyu kar vardı.
1. Sokakta diz boyu kar vardı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çok miktarda
1. Zaten ufacık mahalle, dedikodu desen diz boyu.
1. Zaten ufacık mahalle, dedikodu desen diz boyu.
1. dizlerini yere koyarak oturmak
1. Beni dinleyin deyip hemen önümüze diz çöktü.
1. Beni dinleyin deyip hemen önümüze diz çöktü.
2. dize gelmek
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Dizleri birbirine değecek biçimde birbirine yakın olarak
1. Kendi de diz dize gelecek kadar karşıma geldi oturdu.
1. Kendi de diz dize gelecek kadar karşıma geldi oturdu.
diz kapağı kemiği
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Dizin diz kapağı kemiği ile kaplı bölümü
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Dizin önünde bulunan, kapak biçiminde oynar kemik, diz ağırşağı
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Boyu dizlerin üst kısmına gelen (etek, pantolon, çorap vb.)
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Dizleri yere gelecek biçimde
1. dizleri yere gelecek biçimde eğilmek veya oturmak
1. En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü.
1. En son Bektaş Ağa çöktü diz üstü.
1. isim , isim , isim , isim , Taşıtlarda kaza anında diz bölümüne gelebilecek çarpmaların sonuçlarını azaltmaya yönelik hava basınçlı yastık
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Ağrılı ve kanlı ishalle beliren, bağırsakta yaralara yol açan bulaşıcı, salgın hastalık, kanlı ishal
Lisan : Fransızca dysenterie