92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , dil bilgisi , dil bilgisi , Ağız boşluğunda seslerin oluştuğu noktaların her biri, çıkak, mahreç
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Boğum oluşmak, boğum boğum olmak
2. Bir ses çıkarmak için ses yolunun herhangi bir yerinde daralma veya kapanma olmak
1. isim , isim , isim , isim , Aşırı sıkıntı, üzüntü, kasvet, bunalım
1. Bize daima yakın tarihimizin kaygılar, boğunçlar uyandıracak siyasalarından birer portre çizmeyi amaçlamış gibidir.
1. Bize daima yakın tarihimizin kaygılar, boğunçlar uyandıracak siyasalarından birer portre çizmeyi amaçlamış gibidir.
1. isim , isim , isim , isim , Zor soluk alma
2. Sıkıntı
1. Sen hiçbir zaman bilmeyeceksin bu korkunç boğuntuyu, bu çaresizliği.
1. Sen hiçbir zaman bilmeyeceksin bu korkunç boğuntuyu, bu çaresizliği.
3. argo , argo , argo , argo , Bir şeyi değerinden çok yükseğe satma işi, vurgunculuk, ihtikâr
1. Boğuntuya biterim, Mustafa kardeşim.
1. Boğuntuya biterim, Mustafa kardeşim.
1. argo , argo , argo , argo , birini bunaltıp şaşırtmak yolu ile kendisinden, bir iş veya mal karşılığı olarak çok miktarda para çekmek
1. sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , sıfat , sıfat , halk ağzında , halk ağzında , Kısık, boğuk
2. Sıkıntılı, kapalı, donuk
eliböğründe, eli böğründe
1. isim , isim , isim , isim , İnsan ve hayvan vücudunun kaburga ile kalça arasındaki bölümü
1. Ali'nin sağ böğründe bir derin yara, sağ kolunda iki kurşun yarası bulundu.
1. Ali'nin sağ böğründe bir derin yara, sağ kolunda iki kurşun yarası bulundu.
2. Yan taraf
3. Akran
4. Dağ yamacı
1. Akşam serinliği başlamıştı; Kaz Dağı'nın böğürleri gölgeler içindeydi.
1. Akşam serinliği başlamıştı; Kaz Dağı'nın böğürleri gölgeler içindeydi.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Böğürme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Böğürme becerisi bulunmak
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Öküz, manda, deve bağırmak
2. İnsan, anlaşılmaz bir biçimde yüksek sesle bağırmak
1. Böğürerek ağlayan babam, halam, hizmetçiler, hepsi dışarı çıktılar.
1. Böğürerek ağlayan babam, halam, hizmetçiler, hepsi dışarı çıktılar.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Gülgillerden, bahçe çitlerinde, yol kenarlarında kendiliğinden yetişen dikenli ve çok yıllık bir çalı, diken dutu, it üzümü (Rubus caesus)
1. Böğürtlenler, yabani erguvanlar, mersinlerle kaplı patikadan Topal Avni Bey'in tarlasına doğru koşmaya başladılar.
1. Böğürtlenler, yabani erguvanlar, mersinlerle kaplı patikadan Topal Avni Bey'in tarlasına doğru koşmaya başladılar.
2. Bu bitkinin önce kırmızı, olgunlaştığında kararan mayhoş yemişi
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Çabucak veya ansızın böğürmek
Telaffuz : böğürü'vermek
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Boğuşma ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Boğuşmaya gücü yetmek
1. isim , isim , isim , isim , Boğuşmak işi
1. Ne çare ki boğuşma esnasında o da birkaç yerinden yaralanmış.
1. Ne çare ki boğuşma esnasında o da birkaç yerinden yaralanmış.
1. nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , nesnesiz , nesnesiz , -le , -le , Birbirinin boğazına sarılmak, dövüşmek
2. Mücadele etmek
1. Kumar, talihle alt alta, üst üste boğuşmaktır.
1. Kumar, talihle alt alta, üst üste boğuşmaktır.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Çabalamak, altından kalkmaya çalışmak, uğraşmak