92406 kayıt bulundu.
1. yardım etmek
1. Mal sahibi Rafet Reis, ona epey yardımda bulunmuştu.
1. Mal sahibi Rafet Reis, ona epey yardımda bulunmuştu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Yardımlaşma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Yardımlaşmak işi
1. Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir.
1. Zira göçebelerin hayatı her an yardımlaşmalarını gerektirir.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Karşılıklı yardımda bulunmak
1. Denizciler aralarında, karadaki tarla sahiplerinden çok daha fazla, hem çok daha candan yardımlaşırlar.
1. Denizciler aralarında, karadaki tarla sahiplerinden çok daha fazla, hem çok daha candan yardımlaşırlar.
1. isim , isim , isim , isim , Hayırseverlik
1. Sevimliliğinden, yardımseverliğinden hiçbir şey yitirmemişti.
1. Sevimliliğinden, yardımseverliğinden hiçbir şey yitirmemişti.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yardım almadan
1. Yeniden görev başındaydı ve bu andan sonra işi yardımsız yürütecekti.
1. Yeniden görev başındaydı ve bu andan sonra işi yardımsız yürütecekti.
yârenbaşı
1. isim , isim , isim , isim , Arkadaş, yakın dost
1. Görmeye gelenleri, hâl hatır soranları / Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün
1. Görmeye gelenleri, hâl hatır soranları / Sevgili yârenleri görmez olasın bir gün
2. Dostların oluşturduğu topluluk
Lisan : Farsça yārān
Telaffuz : yâ:ren
1. isim , isim , isim , isim , Yâreni yöneten veya yönlendiren kimse
Telaffuz : yâ:re'nbaşı
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Yâren gibi, yârene benzer bir biçimde
1. Mavi gözlüklü adam hâlden anlamıştı sanırım, babama yârence gülerek...
1. Mavi gözlüklü adam hâlden anlamıştı sanırım, babama yârence gülerek...
Telaffuz : ya:re'nce
1. isim , isim , isim , isim , Yakın arkadaşlık, muhabbet
2. Ahbapça, dostça konuşma, söyleşme, sohbet
1. ahbapça, dostça konuşmak, sohbet etmek
1. Otur kadınım, seninle biraz yârenlik edelim.
1. Otur kadınım, seninle biraz yârenlik edelim.
yargı alanı, yargı çevresi, yargı denetimi, yargı erki, yargıevi, yargı gücü, yargı organları, yargı usulü, yargı yeri, yargı yetkisi, yargı yolu, ön yargı, peşin yargı, değer yargısı
1. isim , isim , isim , isim , Kavrama, karşılaştırma, değerlendirme vb. yollara başvurularak kişi, durum veya nesnelerin eleştirici bir biçimde değerlendirilmesi, hüküm
1. İlk yargısını ezbere mi verdiğini hâlâ bilmiyorum.
1. İlk yargısını ezbere mi verdiğini hâlâ bilmiyorum.
2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Yasalara göre mahkemece bir olay veya olgunun doğuşuna etken olan sebeplerin de göz önünde bulundurularak değerlendirilmesi sonucu verilen karar, kaza
1. Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
1. Yargı yetkisi, Türk milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Bir mahkemenin yargılama yetkisinin sınırlarını belirleyen coğrafi, resmî alan, yargı alanı, kaza dairesi
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yargı düzeninin sağlanması amacıyla yargı kurulları veya organları tarafından gerçekleştirilen denetim
1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Yargı işini yerine getirebilme gücü, yargı erki