92406 kayıt bulundu.
tütün balığı, tütün rengi, yaprak tütün, yavaş tütün, ağız tütünü, nargile tütünü
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Patlıcangillerden, birleşiminde nikotin bulunan, otsu bir bitki (Nicotiana tabacum)
2. bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , bitki bilimi , Bu bitkinin kurutulup kıyılarak sigara biçiminde veya pipoyla içilen yaprağı
1. Elinin tersiyle yeleğine düşen tütün küllerini silkti.
1. Elinin tersiyle yeleğine düşen tütün küllerini silkti.
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Duman
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Tütsü ile kurutulmuş balık
1. isim , isim , isim , isim , Taba
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. sigara kâğıdına tütün koyup sigara yapmak
1. Bir yandan tütün sararken bir yandan da köyün evlerine bakıyorum.
1. Bir yandan tütün sararken bir yandan da köyün evlerine bakıyorum.
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Tutunma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Ana dili olmasaydı tutunabilir miydi Robinson Adası'nda?
1. Ana dili olmasaydı tutunabilir miydi Robinson Adası'nda?
1. güvenilecek, dayanılacak bir insana ihtiyaç duymak
1. Yaşamının boşluğundan nasıl sıkıldığını, tutunacak bir dal aradığını ama bulamadığını anlatır.
1. Yaşamının boşluğundan nasıl sıkıldığını, tutunacak bir dal aradığını ama bulamadığını anlatır.
1. isim , isim , isim , isim , Tütün yetiştiren veya satan kimse
1. Bir tütüncüye girip bir yaprak sigarası daha aldı.
1. Bir tütüncüye girip bir yaprak sigarası daha aldı.
1. isim , isim , isim , isim , Tütün yetiştiriciliği veya satıcılığı
1. Ben tütüncülük üzerinde ihtisas yapmıştım.
1. Ben tütüncülük üzerinde ihtisas yapmıştım.
1. isim , isim , isim , isim , Tütün ekilen yer, tütün tarlası
2. Hayvanın sırt bölgesinden çıkarılan pastırmalık et
3. Sırtın kuyruğa yakın yerinden yapılmış en gevrek pastırma
1. -e , -e , -e , -e , Tutup bırakmamak, dayanmak, sarılmak veya asılmak
1. Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim.
1. Evinin bahçesinin kapısını açtım ve kapanmayan panjurlarına tutunarak odasına girdim.
2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aynı yerde ve durumda kalmak, direnmek, dayanmak
1. Düşman ordusu ordumuz karşısında tutunamadı.
1. Düşman ordusu ordumuz karşısında tutunamadı.
3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendini kabul ettirmek, kendine bir yer sağlamak
1. Hafif peltek, bozuk diksiyonuyla tiyatroda tutunamazdı.
1. Hafif peltek, bozuk diksiyonuyla tiyatroda tutunamazdı.
4. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kendi üzerine koymak, kullanmak
1. Yaşmak tutunmak. Sülük tutunmak.
1. Yaşmak tutunmak. Sülük tutunmak.
1. ev ve aile düzeninin sürmesini sağlamak
1. Ben rahmetlinin tütününü tüttürmek için o rahatlığı da teptim.
1. Ben rahmetlinin tütününü tüttürmek için o rahatlığı da teptim.
1. -e , -e , -e , -e , Aniden tutunmak
1. Ellerini ayaklarını iyice açmış, böyle örümcek gibi tutunuvermiş o kalın duvarlara.
1. Ellerini ayaklarını iyice açmış, böyle örümcek gibi tutunuvermiş o kalın duvarlara.
Telaffuz : tutunu'vermek
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ateş tutuşturacak çalı, çırpı, yonga vb. şeyler
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok ekşi