Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
tutsaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tutsak olma durumu, esirlik, esaret


tutsat
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Tutulu satış


tütsü

İlgili Kelimeler:

tütsü gözü

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dinî törenlerde veya çevrenin güzel kokmasını sağlamak amacıyla yakılan kokulu madde, buhur

Örnek:

1. Yeşil elma kokulu bir tütsüyü yakıp salonun tam ortasına yerleştirdi.

1. Yeşil elma kokulu bir tütsüyü yakıp salonun tam ortasına yerleştirdi.

2. argo , argo , argo , argo , İçki


tütsü gözü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çadırlarda duman çıkmasını sağlayan delik

Örnek:

1. Yalnızca tütsü gözü denilen duman deliği açık olduğundan, karın beyazlığı çadırı ısıtıyordu.

1. Yalnızca tütsü gözü denilen duman deliği açık olduğundan, karın beyazlığı çadırı ısıtıyordu.


tütsü yapmak
Anlamı:

1. dinî törenlerde kokulu madde yakmak

2. et, balık vb. yiyecekleri dumana tutmak


tütsüleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tütsülemek işi


tütsülemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Türlü amaçlarla bir yeri tütsü dumanıyla doldurmak, tütsü yapmak

2. Et, balık vb. yiyecekleri odun veya saman dumanına tutmak


tütsülenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tütsülenmek işi


tütsülenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Tütsüleme işi yapılmak

Örnek:

1. Miniminiyken o da benim gibi üzerlikle tütsülenmiştir.

1. Miniminiyken o da benim gibi üzerlikle tütsülenmiştir.

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Tütsüye benzeyen dumana tutulmak

Örnek:

1. Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar.

1. Bir kömür dumanıyla tütsülendi akşamlar.

3. argo , argo , argo , argo , Uyuşturucu madde kullanmak


tütsületme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tütsületmek işi


tütsületmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tütsüleme işini yaptırmak


tütsülü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Tütsü yapılmış (yer, kimse veya yiyecek)

2. argo , argo , argo , argo , Bulanık, karışık

Örnek:

1. Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının / Kafalar tütsülü hülya ile, gözler kızgın

1. Kimse farkında değil, anlaşılan, yaptığının / Kafalar tütsülü hülya ile, gözler kızgın

3. argo , argo , argo , argo , Uyuşturucu madde veya alkol içmiş olan


tütsülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tütsü kabı, buhurdan, buhurluk


tuttuğu altın olsun
Anlamı:

1. `her işin olumlu gitsin, refah içinde yaşa` anlamında kullanılan bir söz


tuttuğu dal elinde kalmak
Anlamı:

1. dayandığı, güvendiği kimse veya şey önemini yitirerek işe yaramaz duruma gelmek


tuttuğunu koparmak
Anlamı:

1. becerikli olmak, giriştiği her işte başarı sağlamak


tutturabildiğine
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kabul ettirebildiğince, belli bir fiyatı olmaksızın (satmak)


Telaffuz : tuttura'bildiğine

tutturabilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tutturabilmek işi


tutturabilmek fiil
Anlamı:

1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Tutturma ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tutturma gücü bulunmak


tutturaç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin bağlanıp tutturulduğu nesne


tüttürebilme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tüttürebilmek işi


tüttürebilmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Tüttürme ihtimali veya imkânı bulunmak

2. Tüttürme becerisi bulunmak


tutturgaç
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kâğıtları birbirine tutturmak için kullanılan telden yapılmış araç, ataş


tutturma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tutturmak işi

Örnek:

1. Annem pek yorgun bir saatinde değilse bu tutturmalarıma sabır gösterirdi.

1. Annem pek yorgun bir saatinde değilse bu tutturmalarıma sabır gösterirdi.


tutturmak fiil
Anlamı:

1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Tutmasını sağlamak

2. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir işe başlayıp sürdürmek, bir şeyi yapmakta olmak

Örnek:

1. Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

1. Urumeli Hisarı'na oturmuşum / Oturmuş da bir türkü tutturmuşum

3. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aklına koyup direnmek, ısrar etmek

Örnek:

1. Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor.

1. Sakal diye tutturmuş, başka laf dinlemiyor.

4. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Çivi, toplu iğne, çengelli iğne vb. ile iliştirmek, bağlamak

5. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hedefe vardırmak, değdirmek, isabet ettirmek

Örnek:

1. Taşı fırlattı ama tutturamadı.

1. Taşı fırlattı ama tutturamadı.

6. -i , -i , -i , -i , Takip etmek

Örnek:

1. Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi.

1. Geldiği yolu tutturup gene tek başına mahalle kahvesinin kapısı önüne kadar geldi.