92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aydınlatılma ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Yalnız, genellikle dili dile çevirmeye ilişkin pek tartışılan birtakım soruların nasıl aydınlatılabileceğine şöyle bir dokunayım, diyorum.
1. Yalnız, genellikle dili dile çevirmeye ilişkin pek tartışılan birtakım soruların nasıl aydınlatılabileceğine şöyle bir dokunayım, diyorum.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Aydınlatma işine konu olmak
1. Her duvarda birer kapısı olan bu oda mumla aydınlatılmıştı.
1. Her duvarda birer kapısı olan bu oda mumla aydınlatılmıştı.
1. isim , isim , isim , isim , Aydınlatmak işi, ışıklandırma
2. tiyatro , tiyatro , tiyatro , tiyatro , Sahnelerin ışıklandırılması işi
1. -i , -i , -i , -i , Karanlığı giderip görünür duruma getirmek, ışıklandırmak
1. Işık yüzüne tam tepeden düşüyor ve onu iyice aydınlatıyordu.
1. Işık yüzüne tam tepeden düşüyor ve onu iyice aydınlatıyordu.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bir sorun üzerine bilgi vermek
aydınlıkölçer
1. isim , isim , isim , isim , Bir yeri aydınlatan güç, ışık
1. Azar azar büyüyen aydınlığa doğru var gücümle koşuyordum.
1. Azar azar büyüyen aydınlığa doğru var gücümle koşuyordum.
2. Bir yapının ortasına gelen oda ve öbür bölümlerin ışık alması için damın ortasından zemine kadar açılan boşluk
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Işık alan
1. Aydınlık bir oda.
1. Aydınlık bir oda.
4. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kolay anlaşılacak derecede açık olan, vazıh
1. En bilmediği çapraşık bir işi beş, on cümle ile anlatınız, onu sizden daha aydınlık bir görüşle kavrardı.
1. En bilmediği çapraşık bir işi beş, on cümle ile anlatınız, onu sizden daha aydınlık bir görüşle kavrardı.
5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Kötülükten uzak, temiz, saf
1. Aydınlık bir yüz.
1. Aydınlık bir yüz.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Birim zamanda bir yüzeyin birim alanına düşen ışık enerjisini ölçmekte kullanılan aygıt, lüksmetre
Telaffuz : aydınlı'kölçer
1. isim , isim , isim , isim , Bayburt iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : aydı'ntepe
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Kur'an surelerini oluşturan kısımlardan her biri
1. Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu.
1. Unutmadığı ayetlerle namaz kılıyor, dua ediyordu.
Lisan : Arapça āyet
Telaffuz : a:yet
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bitkin
2. Duyguda ölçüyü kaçırmış
1. Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler, açık saçık resimler
1. Fani bir iz bırakmış burda yatmışsa kimler / Aygın baygın mâniler, açık saçık resimler
3. Kendinden geçercesine âşık, vurgun
1. O zaten ötekine aygın baygın.
1. O zaten ötekine aygın baygın.
aygır deposu, denizaygırı, su aygırı
1. isim , isim , isim , isim , Damızlık erkek at
ses aygıtı, sindirim aygıtı, solunum aygıtı, yansıtım aygıtı
1. isim , isim , isim , isim , Birçok parçadan yapılmış alet, cihaz
1. Telefon bir konuşma aygıtıdır.
1. Telefon bir konuşma aygıtıdır.
2. anatomi , anatomi , anatomi , anatomi , Vücutta belirli bir görevi yerine getiren organ grubu
1. Sindirim aygıtı. Solunum aygıtı.
1. Sindirim aygıtı. Solunum aygıtı.
3. fizik , fizik , fizik , fizik , Birkaç aletin uygun bir biçimde eklenmesinden oluşturulan ve bazı belli deneylerin yapılmasına yarayan takım
ayıbacağı, ayı balığı, ayıboğan, ayı gülü, ayıkulağı, ayı üzümü, ayı yürüyüşü, bozayı, cicimayı, Büyükayı, Küçükayı, dağ ayısı, denizayısı, marsıvan ayısı
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Memelilerin etobur takımından, beş parmaklı, tabanlarına basarak yürüyen, yurdumuzda boz türü bulunan, iri gövdeli hayvan, kocaoğlan (Ursus arctos)
2. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Kaba saba olan insanlar için kullanılan bir seslenme sözü
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Fok