92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Müslümanları bayram veya cuma namazına çağırmak, bazı yerlerde cenaze için kılınacak namazı haber vermek amacıyla minarelerde okunan dua
1. Su selası, gündüz, vakitli vakitsiz verilirdi.
1. Su selası, gündüz, vakitli vakitsiz verilirdi.
Lisan : Arapça ṣalāʾ
Telaffuz : sela:, l ince okunur
1. minarelerde, salat okuyarak cuma namazını haber vermek
1. Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sela verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla'yı hatırlatıyordu.
1. Safa, küçük, çarpuk çurpuk vücudu, koca kafası, minarede sela verir gibi etrafa çınlayan sesiyle konağın imamı Şadan Molla'yı hatırlatıyordu.
2. bir kimsenin ölümünü, minareden salat okuyarak duyurmak
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Büyük çağlayan, çavlan
Lisan : Arapça şelāle
Telaffuz : şela:le, l ince okunur
selam otu, selam sabah, selamünaleyküm, aleykümselam, kandilli selam, sellemehüsselam, yerden selam
1. isim , isim , isim , isim , Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine söz ve işaretle bir nezaket gösterisi yapma, esenleme, merhaba
Lisan : Arapça selām
Telaffuz : sela:mı, l ince okunur
1. bir büyüğe, bir üste veya saygı duyulan bir şeye ayakta selam vermek
1. Ama birader, rahat mı edeceğiz bu bahçede, gelene geçene selam mı duracağız?
1. Ama birader, rahat mı edeceğiz bu bahçede, gelene geçene selam mı duracağız?
2. Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı.
2. Bütün garsonlar saf teşkil edip selama dururlardı.
1. birinin selamlamasına karşılık vermek
1. Pazara indiği zaman kendine verilen selamı bile almıyordu.
1. Pazara indiği zaman kendine verilen selamı bile almıyordu.
2. selam gönderilmiş olmak
1. teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , selam vermek
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Maydanozgillerden, 1-2 metre boyunda, pis kokulu, hekimlikte kullanılan bir bitki (Levisticum)
1. `her davranış para harcamaya bağlıdır` anlamında kullanılan bir söz
2. `parayı her zaman ön planda tutma` anlamında kullanılan bir söz
1. isim , isim , isim , isim , Selamlaşıp hatır sorma
1. Merhaba küçük kuşlar merhaba / Nedir bu sessizlik hani selam sabah?
1. Merhaba küçük kuşlar merhaba / Nedir bu sessizlik hani selam sabah?
1. selamını birine götürmesini söylemek
2. birinin gönderdiği selamı başkasına iletmek
1. `küçük bir ilgi gösterdik, üzerimize büyük bir iş yüklendik` anlamında kullanılan bir söz
1. selamlamak
1. Kapıdan içeri giren adam, topuklarını birbirine vurarak askerce bir selam veriyor.
1. Kapıdan içeri giren adam, topuklarını birbirine vurarak askerce bir selam veriyor.
2. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , başını sağ ve sol omuzlarına çevirerek namazı bitirmek
1. birine esenleme haberi göndermek
1. Züğürtlükten telefonumuz kesildi mi ona bir selam yollar, açtırırdık.
1. Züğürtlükten telefonumuz kesildi mi ona bir selam yollar, açtırırdık.
2. Şimdi bizden yüz çevirdi ahbaplar / Bir çift selam salanım yok, gardiyan
2. Şimdi bizden yüz çevirdi ahbaplar / Bir çift selam salanım yok, gardiyan
Ön Takı : (biriyle)
sağ selamet
1. isim , isim , isim , isim , Esen olma durumu, esenlik
2. Her türlü korku, tasa ve tehlikeden uzak, güvende olma durumu, kurtuluş
1. Sizinle bu mesele etrafında karşılaşmamayı sizin selametiniz namına temenni ederim.
1. Sizinle bu mesele etrafında karşılaşmamayı sizin selametiniz namına temenni ederim.
3. edebiyat , edebiyat , edebiyat , edebiyat , Anlatıma temel olan düşüncenin her bakımdan doğru ve sağlam olması
Lisan : Arapça selāmet
Telaffuz : sela:met, l ince okunur
1. -i , -i , -i , -i , Yolcuyu, konuğu uğurlamak, geçirmek
1. Misafiri köşebaşına kadar fener tutarak selametlediler.
1. Misafiri köşebaşına kadar fener tutarak selametlediler.
1. her türlü ilişkisine son vermek
1. Onunla tamamıyla selamı sabahı kestim.
1. Onunla tamamıyla selamı sabahı kestim.
Ön Takı : (biriyle)
1. isim , isim , isim , isim , Selamlamak işi
1. Dünyada varlıklı olanların yolcularını lavantalı mendillerle, uzun boylu selamlamalarına bol bol boş vakitleri olur.
1. Dünyada varlıklı olanların yolcularını lavantalı mendillerle, uzun boylu selamlamalarına bol bol boş vakitleri olur.
1. -i , -i , -i , -i , Bir kimseyle karşılaşıldığında, birinin yanına gidildiğinde veya yanından uzaklaşıldığında kendisine sözle veya işaretle bir nezaket gösterisi yapmak, selam vermek, esenlemek
1. Onu ve onun gibi ateş altında, duman içinde memleketi için ölmeye atılanları birden selamlıyorum.
1. Onu ve onun gibi ateş altında, duman içinde memleketi için ölmeye atılanları birden selamlıyorum.