92406 kayıt bulundu.
1. kesmek, kesintiye uğratmak
1. Sorular sorar ve dersimi sekteye uğratırdı.
1. Sorular sorar ve dersimi sekteye uğratırdı.
1. isim , isim , spor , spor , isim , isim , spor , spor , Basketbolda topu sektirerek verilen pas
1. -i , -i , -i , -i , Sekmesine sebep olmak
1. Suyun üstünde taş sektiriyor.
1. Suyun üstünde taş sektiriyor.
sektör kodu, özel sektör, kamu sektörü
1. isim , isim , isim , isim , Bölüm, kol, dal, kesim
1. Özel sektör.
1. Özel sektör.
2. Aynı işi yapan topluluk
3. bilişim , bilişim , bilişim , bilişim , Manyetik tamburun, manyetik diskin veya bir disk paketinin üzerindeki, veri ortamının önceden belirlenmiş açılı yer değiştirmesi sırasında manyetik kafaların erişebildiği, bir iz veya bant parçası
Lisan : Fransızca secteur
1. isim , isim , isim , isim , Bazı iş kollarında çalışmaların ve bürokratik işlemlerin çabuklaştırılması için verilen numara
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bölüm, kol, dal, kesim ile ilgili
Lisan : Fransızca sectoriel
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Dünyacı
Lisan : Fransızca seculariste
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Dünyacılık
Lisan : Fransızca secularisme
Telaffuz : l ince okunur
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Laik yaşama ait, dinden bağımsız olan
Lisan : Fransızca séculier
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Yüzyıllık, yüzyılda bir olan
Lisan : Fransızca séculaire
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Şikâyet
Lisan : Arapça şekvā
Telaffuz : şekva:
1. şikâyet etmek, yakınmak
1. Vali ve vezirlerin bundan resmen şekvacı olduklarını tarih kitaplarımız yazar.
1. Vali ve vezirlerin bundan resmen şekvacı olduklarını tarih kitaplarımız yazar.
buzul seli, sevgi seli
1. isim , isim , isim , isim , Sürekli yağan yağmurdan veya eriyen kardan oluşan, geçtiği yerlere zarar veren taşkın su, su taşkını
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Hareket hâlindeki büyük kalabalık, yığın
1. Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor.
1. Ellerinde çantalı, küçük yiyecek paketleri, kadınlı erkekli bir memur seli, Ulus Meydanı'na doğru akıyor.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Etki ve iz bırakan güçlü durum veya davranış
4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yoğunluk
1. Yüzüne baktığım zaman bir ışık selinin ondan bana doğru aktığını hissettim.
1. Yüzüne baktığım zaman bir ışık selinin ondan bana doğru aktığını hissettim.
Lisan : Arapça seyl
1. sıvılar için bol ve gür akmak
1. Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi.
1. Durmaz akar gözüm yaşı sel gibi.
2. zaman çabuk ve hızla geçmek
3. insanlar kalabalık bir yığın hâlinde gitmek, yürümek
1. `geçici durumlara güvenmek doğru değildir` anlamında kullanılan bir söz
1. Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor.
1. Sel gider kum kalır misali, türküler gidiyor, şiirler kalıyor.
1. çok yağmur yağmak
2. çok yağmurdan dolayı bir bölgede, yollar zor geçilir duruma gelmek
Ön Takı : (bir yeri)
1. gitmek
1. Nerede kaldı bunlar? Sel olup aktılar mı? / Kapkara bir günümde beni bıraktılar mı?
1. Nerede kaldı bunlar? Sel olup aktılar mı? / Kapkara bir günümde beni bıraktılar mı?