Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
ruhsuzlaşma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ruhsuzlaşmak durumu


ruhsuzlaşmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ruhsuz duruma girmek


ruhsuzlaştırma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ruhsuzlaştırmak işi


ruhsuzlaştırmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Ruhsuz duruma getirmek veya sokmak


ruhsuzluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ruhsuz olma durumu


ruhu (bile) duymamak
Anlamı:

1. haberi olmamak, anlamamak

Örnek:

1. Birinin yukarıdan topladığını öteki sokağa taşır, konak soyulduğu hâlde kimsenin ruhu bile duymaz.

1. Birinin yukarıdan topladığını öteki sokağa taşır, konak soyulduğu hâlde kimsenin ruhu bile duymaz.


ruhu (veya ruhunu) okşamak
Anlamı:

1. duygulara hoş gelecek biçimde konuşmak veya davranmak

2. hoşa gitmek

Örnek:

1. Derinden gelen, insanın ruhunu okşayan bir keman konçertosu çalıyordu.

1. Derinden gelen, insanın ruhunu okşayan bir keman konçertosu çalıyordu.


ruhu karartmak
Anlamı:

1. sıkıntıya sokmak, bunaltmak

Örnek:

1. Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.

1. Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.


ruhu şad olsun!
Anlamı:

1. `ölüler sevinsin, mutlu olsun` anlamında kullanılan bir söz


ruhumücerret
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Katışık ve karışık olmayan ruh


Lisan : Arapça rūḥ + mucerred

Telaffuz : ru:humücerret

ruhunda güneş açmak
Anlamı:

1. rahatlamak, huzura ermek

2. sevinmek, neşelenmek, coşmak

Örnek:

1. Saz dinleyenlerden bazılarının gözlerinde yaş olur, ruhlarında güneş açardı.

1. Saz dinleyenlerden bazılarının gözlerinde yaş olur, ruhlarında güneş açardı.


ruhunu şad etmek
Anlamı:

1. ölmüş bir kimseyi anmak

Örnek:

1. Hepsi örslerinin üzerine birer mum yakmışlar, pederlerinin ruhunu şad ediyorlar.

1. Hepsi örslerinin üzerine birer mum yakmışlar, pederlerinin ruhunu şad ediyorlar.


ruhunu teslim etmek
Anlamı:

1. ölmek

Örnek:

1. Hiçbir şey söylemeden ruhunu teslim etmiş.

1. Hiçbir şey söylemeden ruhunu teslim etmiş.


ruj

İlgili Kelimeler:

kalıcı ruj

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Türlü renklerde dudak boyası

Örnek:

1. Yanaklara, dudaklara, gül renkli ruj sürülmüş ama belli belirsiz.

1. Yanaklara, dudaklara, gül renkli ruj sürülmüş ama belli belirsiz.


Lisan : Fransızca rouge

rujlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Rujlamak işi


rujlamak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Ruj sürmek


rujlu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ruj sürülmüş


rujsuz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ruj sürülmemiş


rükû
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Öne doğru eğilme

2. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Namazda elleri dizlere dayayıp öne doğru eğilme


Lisan : Arapça rukūʿ

Telaffuz : rükû:

rükün
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü

2. Bir kurulun, bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri


Lisan : Arapça rukn

rüküş
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gülünç bir biçimde giyinip süslenen (kadın)

Örnek:

1. Sadece kasabanın adam çekiştirmesinden başka bir şey bilmeyen seviyesiz ve rüküş kadınlarını tenkit ediyordu.

1. Sadece kasabanın adam çekiştirmesinden başka bir şey bilmeyen seviyesiz ve rüküş kadınlarını tenkit ediyordu.


Lisan : Arapça ruḳşe

rüküşlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Rüküş olma durumu

Örnek:

1. O öyle bir fettanedir ki pisliği, rüküşlüğü bile yakışır haspaya ... güzelliğine, inceliğine halel getirmez.

1. O öyle bir fettanedir ki pisliği, rüküşlüğü bile yakışır haspaya ... güzelliğine, inceliğine halel getirmez.


rulet

İlgili Kelimeler:

Rus ruleti

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir bilyenin, dönmekte bulunan derin tepside yazılı numaralarından ve siyah ile kırmızı renklerden birinin üzerinde durmasıyla kazananı belirten kumar aracı ve bununla oynanan kumar

Örnek:

1. Oyuncakçı dükkânından satın alınmış, çocuk işi teneke bir makine ile dün gece cumhur cemaat rulet oynamıştık.

1. Oyuncakçı dükkânından satın alınmış, çocuk işi teneke bir makine ile dün gece cumhur cemaat rulet oynamıştık.

2. Pastacı, terzi vb.nin kullandığı dişli, küçük demir çark


Lisan : Fransızca roulette

rulman
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen parça


Lisan : Fransızca roulement

Telaffuz : l ince okunur

rulo
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar

Örnek:

1. Duvarlardaki raflarda kurtların kemire kemire bitiremediği el yazmaları, parşömenler ve harita ruloları vardı.

1. Duvarlardaki raflarda kurtların kemire kemire bitiremediği el yazmaları, parşömenler ve harita ruloları vardı.

2. Boya işlerinde kullanılan emici özelliğe sahip sünger veya sentetik silindir

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Silindir biçiminde, içine değişik malzeme konularak hazırlanmış (köfte, pasta, dondurma)


Lisan : Fransızca rouleau

Telaffuz : ru'lo, l ince okunur