92406 kayıt bulundu.
1. haberi olmamak, anlamamak
1. Birinin yukarıdan topladığını öteki sokağa taşır, konak soyulduğu hâlde kimsenin ruhu bile duymaz.
1. Birinin yukarıdan topladığını öteki sokağa taşır, konak soyulduğu hâlde kimsenin ruhu bile duymaz.
1. duygulara hoş gelecek biçimde konuşmak veya davranmak
2. hoşa gitmek
1. Derinden gelen, insanın ruhunu okşayan bir keman konçertosu çalıyordu.
1. Derinden gelen, insanın ruhunu okşayan bir keman konçertosu çalıyordu.
1. sıkıntıya sokmak, bunaltmak
1. Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.
1. Korkunç geceler, çakalların ulumaları, köpeklerin haykırışları bu ruhu da karartan gecelerde sinirleri büsbütün gevşetiyor.
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Katışık ve karışık olmayan ruh
Lisan : Arapça rūḥ + mucerred
Telaffuz : ru:humücerret
1. rahatlamak, huzura ermek
2. sevinmek, neşelenmek, coşmak
1. Saz dinleyenlerden bazılarının gözlerinde yaş olur, ruhlarında güneş açardı.
1. Saz dinleyenlerden bazılarının gözlerinde yaş olur, ruhlarında güneş açardı.
1. ölmüş bir kimseyi anmak
1. Hepsi örslerinin üzerine birer mum yakmışlar, pederlerinin ruhunu şad ediyorlar.
1. Hepsi örslerinin üzerine birer mum yakmışlar, pederlerinin ruhunu şad ediyorlar.
1. ölmek
1. Hiçbir şey söylemeden ruhunu teslim etmiş.
1. Hiçbir şey söylemeden ruhunu teslim etmiş.
kalıcı ruj
1. isim , isim , isim , isim , Türlü renklerde dudak boyası
1. Yanaklara, dudaklara, gül renkli ruj sürülmüş ama belli belirsiz.
1. Yanaklara, dudaklara, gül renkli ruj sürülmüş ama belli belirsiz.
Lisan : Fransızca rouge
1. isim , isim , isim , isim , Öne doğru eğilme
2. din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , din bilgisi , Namazda elleri dizlere dayayıp öne doğru eğilme
Lisan : Arapça rukūʿ
Telaffuz : rükû:
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bir şeyin en güçlü ve sağlam yönü
2. Bir kurulun, bir topluluğun en önemli üyelerinden her biri
Lisan : Arapça rukn
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gülünç bir biçimde giyinip süslenen (kadın)
1. Sadece kasabanın adam çekiştirmesinden başka bir şey bilmeyen seviyesiz ve rüküş kadınlarını tenkit ediyordu.
1. Sadece kasabanın adam çekiştirmesinden başka bir şey bilmeyen seviyesiz ve rüküş kadınlarını tenkit ediyordu.
Lisan : Arapça ruḳşe
1. isim , isim , isim , isim , Rüküş olma durumu
1. O öyle bir fettanedir ki pisliği, rüküşlüğü bile yakışır haspaya ... güzelliğine, inceliğine halel getirmez.
1. O öyle bir fettanedir ki pisliği, rüküşlüğü bile yakışır haspaya ... güzelliğine, inceliğine halel getirmez.
Rus ruleti
1. isim , isim , isim , isim , Bir bilyenin, dönmekte bulunan derin tepside yazılı numaralarından ve siyah ile kırmızı renklerden birinin üzerinde durmasıyla kazananı belirten kumar aracı ve bununla oynanan kumar
1. Oyuncakçı dükkânından satın alınmış, çocuk işi teneke bir makine ile dün gece cumhur cemaat rulet oynamıştık.
1. Oyuncakçı dükkânından satın alınmış, çocuk işi teneke bir makine ile dün gece cumhur cemaat rulet oynamıştık.
2. Pastacı, terzi vb.nin kullandığı dişli, küçük demir çark
Lisan : Fransızca roulette
1. isim , isim , isim , isim , Mekanik ve elektrikli sistemlerde kayma sürtünmesi yerine bir yuvarlanma sürtünmesi sağlayarak enerji kayıplarını azaltmak için yataklar ile muylular arasına yerleştirilen parça
Lisan : Fransızca roulement
Telaffuz : l ince okunur
1. isim , isim , isim , isim , Dürülerek boru biçimi verilmiş deri veya kâğıt tomar
1. Duvarlardaki raflarda kurtların kemire kemire bitiremediği el yazmaları, parşömenler ve harita ruloları vardı.
1. Duvarlardaki raflarda kurtların kemire kemire bitiremediği el yazmaları, parşömenler ve harita ruloları vardı.
2. Boya işlerinde kullanılan emici özelliğe sahip sünger veya sentetik silindir
3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Silindir biçiminde, içine değişik malzeme konularak hazırlanmış (köfte, pasta, dondurma)
Lisan : Fransızca rouleau
Telaffuz : ru'lo, l ince okunur