Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
petrolojik
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , jeoloji , jeoloji , sıfat , sıfat , jeoloji , jeoloji , Petroloji ile ilgili


Lisan : Fransızca pétrologique

Telaffuz : l ince okunur

petunya
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Patlıcangillerden, çeşitli renkte çiçekler açan, kokulu bir süs bitkisi (Petunia)

Örnek:

1. Bir lacivert petunya vardır ki renginin hoşluğuna canlar dayanmaz.

1. Bir lacivert petunya vardır ki renginin hoşluğuna canlar dayanmaz.


Lisan : Fransızca pétunia

Telaffuz : petu'nya

pey

İlgili Kelimeler:

pey akçesi, peyderpey

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir sözleşmede taraflardan birinin öbürüne işten caymayacağını belirtmek amacıyla önceden verdiği güvence parası

Örnek:

1. Pey vermek. Pey almak.

1. Pey vermek. Pey almak.


Lisan : Farsça pey

pey akçesi
Anlamı:

1. isim , isim , hukuk , hukuk , isim , isim , hukuk , hukuk , Ön ödeme


pey sürmek
Anlamı:

1. artırma ile satılan bir şey için önce bir miktar para vermek veya önermek

2. rekabet etmek

Örnek:

1. Onu, kendisine karşı pey sürecek kimsenin çıkmayacağına inanan Güdük Hacı olarak istemişti.

1. Onu, kendisine karşı pey sürecek kimsenin çıkmayacağına inanan Güdük Hacı olarak istemişti.


peyapey
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Art arda, peş peşe


Lisan : Farsça peyāpey

Telaffuz : peya:pey

peyda
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Belli, açık, peydah


Lisan : Farsça peydā

Telaffuz : peyda:

peyda etmek
Anlamı:

1. çıkarmak, oluşturmak, ortaya çıkarmak, edinmek

Örnek:

1. Uzun boyu hafif bir kamburluk peyda etmiş.

1. Uzun boyu hafif bir kamburluk peyda etmiş.


peyda olmak
Anlamı:

1. çıkmak, ortaya çıkmak, oluşmak

Örnek:

1. Tepeye tırmandıkça başımızın üstünde koyu mor bir aydınlık peyda oluyor.

1. Tepeye tırmandıkça başımızın üstünde koyu mor bir aydınlık peyda oluyor.


peydah
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Peyda


peydah olmak
Anlamı:

1. peyda olmak

Örnek:

1. Şimdi orada bir sürü meşe fidanlarından bir korucuk peydah olmaya başlıyor.

1. Şimdi orada bir sürü meşe fidanlarından bir korucuk peydah olmaya başlıyor.


peydahlama
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Peydahlamak işi


peydahlamak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , İstenmeyen veya uygun olmayan şeyler edinmek

2. nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , nesnesiz , nesnesiz , mecaz , mecaz , Ortaya çıkarmak, oluşturmak

Örnek:

1. Birbirine hiç benzemeyen iki mesleğin peydahladığı bu ucube, yarılmış bir dildi, hasta bir dil.

1. Birbirine hiç benzemeyen iki mesleğin peydahladığı bu ucube, yarılmış bir dildi, hasta bir dil.

3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Meydana getirmek

Örnek:

1. Nikâhsız karısından peydahladığı oğlu tarafından öldürülmüştü.

1. Nikâhsız karısından peydahladığı oğlu tarafından öldürülmüştü.


peydahlanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Peydahlanmak işi


peydahlanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , nesnesiz , nesnesiz , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Oluşmak

Örnek:

1. Kimi de kadının karnındaki çocuğun o heriften peydahlanmış olabileceğini söylüyorlarmış.

1. Kimi de kadının karnındaki çocuğun o heriften peydahlanmış olabileceğini söylüyorlarmış.


peyderpey
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Azar azar, bölüm bölüm, yavaş yavaş

Örnek:

1. Borcunu peyderpey ödedi.

1. Borcunu peyderpey ödedi.


Lisan : Farsça peyderpey

Telaffuz : pe'yderpey

peygamber

İlgili Kelimeler:

peygamber ağacı, peygamber balığı, peygamber çiçeği, peygamberdevesi, peygamber dikeni, peygamber üzümü

Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , İnsanlara Tanrı'nın buyruklarını bildiren, onları Tanrı yoluna, dine çağıran kimse, yalvaç, yalavaç, elçi


Lisan : Farsça peyġām-ber

peygamber ağacı
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Yabani kimyongillerden, Antil Adaları'nda ve Venezuela'da yetişen, 10-15 metre yüksekliğinde, kışın yapraklarını dökmeyen, reçinesinden gayakol çıkarılan bir ağaç (Guaiacum of cicinale)


peygamber balığı
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Dülger balığı


peygamber çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Mavikantaron


peygamber dikeni
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Deve dikeni


peygamber üzümü
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Bir tür tatlı, iri üzüm


peygamberane
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Peygamberce


Lisan : Farsça peyġamberāne

Telaffuz : peygambera:ne

peygamberce
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Peygambere yaraşır bir biçimde, peygamberane


Telaffuz : peygambe'rce

peygamberdevesi
Anlamı:

1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Sıcak ve ılıman ülkelerde yaşayan, genellikle yeşil renkte ve ortalama 5 santimetre boyunda, düz kanatlı, çok obur böcek (Mantis religiosa)


Telaffuz : peygambe'rdevesi