92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Neyi varsa, bütün eşyaları
2. Çeşitli yerleri veya şeyleri
3. Tartışılacak, konuşulacak yanı
1. Bu işin ötesi berisi yok.
1. Bu işin ötesi berisi yok.
1. `daha diyecek var mı?` anlamında kullanılan bir söz
1. Hasta da olsalar yapmıyorum işte! Ötesi var mı? İşte başhekim, git söyle.
1. Hasta da olsalar yapmıyorum işte! Ötesi var mı? İşte başhekim, git söyle.
1. `diyecek daha bir şey yok` anlamında kullanılan bir söz
1. Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!
1. Ötesi yok, bütün sinirlerim, iliklerim âşık oluverdi işte!
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Çeşitli yerlere
1. Gözleri ateşler saçarak telaşlı ve heyecanından çatlayacak gibi öteye beriye gidip geliyordu.
1. Gözleri ateşler saçarak telaşlı ve heyecanından çatlayacak gibi öteye beriye gidip geliyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Çeşitli yerleri
1. Bütün gün yalnız çalıştıktan sonra, akşam gözleriyle öteyi beriyi arayarak eve geldi.
1. Bütün gün yalnız çalıştıktan sonra, akşam gözleriyle öteyi beriyi arayarak eve geldi.
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , İçine kapanık, psikolojik sorunları olan kimse
Lisan : Fransızca autiste
1. sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , sıfat , sıfat , ruh bilimi , ruh bilimi , İçe yönelik olan
Lisan : Fransızca autistique
1. isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , isim , isim , ruh bilimi , ruh bilimi , İçe yöneliklik
Lisan : Fransızca autisme
dağ otlağı
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Hayvan otlatılan yer, salmalık, yaylak, mera, örü(II)
1. Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu.
1. Otlaktan çıktıkları sırada hava kuru soğuktu.
1. sıfat , sıfat , argo , argo , sıfat , sıfat , argo , argo , Asalak
1. Bizim rahmetli İlhami de otlakçı idi ama hiç olmazsa bir inceliği vardı, adamı eğlendirirdi.
1. Bizim rahmetli İlhami de otlakçı idi ama hiç olmazsa bir inceliği vardı, adamı eğlendirirdi.
2. isim , isim , isim , isim , Çok sigara içmesine karşın satın almayıp sürekli başkalarından sigara isteyen kimse
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Osmanlı döneminde, devlet malı otlaklarda yayılan hayvanlardan alınan vergi
Lisan : Türkçe otlak + Arapça -iyye
Telaffuz : otla:kiye
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hayvan, dolaşarak yerdeki ot, çimen, yaprak vb.ni yemek, yayılmak
1. Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.
1. Çimenler üzerinde çocuklar oynuyor, kuzular otluyor.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Meşgul olmak
1. Liseyi bitirmiş, üniversiteye gitmiş, birkaç sene otlamış orada, çakmış.
1. Liseyi bitirmiş, üniversiteye gitmiş, birkaç sene otlamış orada, çakmış.
3. argo , argo , argo , argo , Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hayvan otlamak
1. Geniş yaylalarında otlanırken sürüler / Çobanı kaval çalar, taşı toprağı güler
1. Geniş yaylalarında otlanırken sürüler / Çobanı kaval çalar, taşı toprağı güler
2. argo , argo , argo , argo , Para ve emek harcamadan başkalarının sırtından geçinmek