Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
nüsha

İlgili Kelimeler:

asıl nüsha, asli nüsha, yazma nüsha

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Birbirinin tıpkısı olan yazılı şeylerin her biri

Örnek:

1. Bu yazma eserin üç nüshası daha var.

1. Bu yazma eserin üç nüshası daha var.

2. Gazete, dergi vb.nde sayı

Örnek:

1. Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi.

1. Geçende Sarıkamış'ta çıkan Varlık gazetesinin bir nüshası geldi.

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Benzer, aynı, kopya


Lisan : Arapça nusḫa

nütasyon
Anlamı:

1. isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , isim , isim , gök bilimi , gök bilimi , Üğrüm


Lisan : Fransızca nutation

nutku tutulmak
Anlamı:

1. korkudan, şaşkınlıktan veya öfkeden konuşamaz olmak

Örnek:

1. Birdenbire nutku tutuldu veya bütün gayretlerine rağmen konuşamadı.

1. Birdenbire nutku tutuldu veya bütün gayretlerine rağmen konuşamadı.


nutuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Söz, konuşma

Örnek:

1. Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı.

1. Onun nutkundan sonra bu meselenin artık münakaşa edilmemesi, bitmesi lazımdı.

2. Söylev


Lisan : Arapça nuṭḳ

nutuk atmak (veya çekmek)
Anlamı:

1. uzun, sıkıcı bir konuşma yapmak veya özden yoksun bir söylev vermek

Örnek:

1. Bir nutuk çekmeye başlarken birdenbire yutkunmuş, susmuştu.

1. Bir nutuk çekmeye başlarken birdenbire yutkunmuş, susmuştu.


nutuk vermek
Anlamı:

1. bir konuda özel olarak hazırlanıp konuşmak

Örnek:

1. Kapıdan içeri bir adım attıktan sonra durdu, nutuk verir gibi elini sallayarak...

1. Kapıdan içeri bir adım attıktan sonra durdu, nutuk verir gibi elini sallayarak...


nüve
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyin özü


Lisan : Arapça nuve

nüzul
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , İnme

Örnek:

1. Zavallıyı bir de nüzul örselemiş, sağ kolu ile sağ bacağını işlemez hâle getirmişti.

1. Zavallıyı bir de nüzul örselemiş, sağ kolu ile sağ bacağını işlemez hâle getirmişti.


Lisan : Arapça nuzūl

Telaffuz : nüzu:lü

nüzul inmek (veya gelmek)
Anlamı:

1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , inme inmek

Örnek:

1. Nedir bu hâlimiz, nüzul inmiş gibi yapıştık yere, bir türlü kıpırdayamıyoruz.

1. Nedir bu hâlimiz, nüzul inmiş gibi yapıştık yere, bir türlü kıpırdayamıyoruz.


nüzullü
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , İnmeli, felçli

Örnek:

1. Yorganın üstüne bıraktığı nüzullü kolu gözümün önünden gitmiyor.

1. Yorganın üstüne bıraktığı nüzullü kolu gözümün önünden gitmiyor.


o

İlgili Kelimeler:

o açıdan, o ara, o bakımdan, o bu, o dakika, o hâlde, o saat, o sırada, o takdirde, o yolda, o yönden, o yüzden

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uzakta olan, hakkında konuşulan kimse veya şeyi belirten bir söz

Örnek:

1. O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm.

1. O kış, önceki kışlardan daha az üşüdüm.

2. zamir , zamir , zamir , zamir , Teklik üçüncü kişiyi gösteren bir söz

Örnek:

1. Ben uyandığım zaman o gitmişti.

1. Ben uyandığım zaman o gitmişti.

3. zamir , zamir , zamir , zamir , İki veya daha çok şeyden, daha önce sözü geçeni gösteren bir söz


o
Anlamı:

1. ünlem , ünlem , ünlem , ünlem , Şaşma, beğenme vb. duyguları belirten bir seslenme sözü

Örnek:

1. O, maşallah ne güzel!

1. O, maşallah ne güzel!


Telaffuz : o:

O
Anlamı:

1. kimya , kimya , kimya , kimya , Oksijen elementinin simgesi


ö
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Tiksinme veya bıkma anlatan ses


o açıdan
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ondan dolayı


o ara
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , O sıra


o aralık
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , O sırada

Örnek:

1. O aralık açıkgözün biri de ayağımdan çıkan potini almış, savuşmuş.

1. O aralık açıkgözün biri de ayağımdan çıkan potini almış, savuşmuş.


o bakımdan
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Bundan dolayı


o bu
Anlamı:

1. zamir , zamir , zamir , zamir , Bazı kimseler ve nesneler


o dakika
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , O anda, hemen

Örnek:

1. İki Osmanlı neferi gizlenmişler imiş, biçareleri o dakika boğazlamışlar.

1. İki Osmanlı neferi gizlenmişler imiş, biçareleri o dakika boğazlamışlar.


o denli
Anlamı:

1. çok


o duvar senin, bu duvar benim
Anlamı:

1. birinin yalpalayacak kadar sarhoş olduğunu anlatan bir söz

Örnek:

1. O duvar senin, bu duvar benim, sağdan sola, soldan sağa yalpa vurarak halkın önüne çıkıvermiş.

1. O duvar senin, bu duvar benim, sağdan sola, soldan sağa yalpa vurarak halkın önüne çıkıvermiş.


o gün bugün(dür)
Anlamı:

1. o zamandan beri

Örnek:

1. İşte o gün bugündür ahbaplığı ilerlettik.

1. İşte o gün bugündür ahbaplığı ilerlettik.

2. O gün bugün çiftçiyi topraklandırma komisyonları işlerini sürdürürler.

2. O gün bugün çiftçiyi topraklandırma komisyonları işlerini sürdürürler.


o hâlde
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Demek oluyor ki, öyleyse


o kadar
Anlamı:

1. çok fazla

Örnek:

1. Oyunları o kadar güzel olurmuş ki bunlar millî bir edebiyat eseri sayılırmış.

1. Oyunları o kadar güzel olurmuş ki bunlar millî bir edebiyat eseri sayılırmış.

2. kâfi, yeter