Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
mecbur kalmak (veya olmak)
Anlamı:

1. herhangi bir şeyi yapmak zorunda bulunmak


mecbur tutmak
Anlamı:

1. zorlamak, yükümlü saymak, mecbur etmek

Örnek:

1. Memleketin büyük menfaati, beni bu yolda harekete mecbur tutuyordu.

1. Memleketin büyük menfaati, beni bu yolda harekete mecbur tutuyordu.


Ön Takı : (birini)

mecburcu
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bazı iskambil oyunlarında oyuna kesin olarak katılması gereken kimse

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Herhangi bir şeyi yapmak zorunda bırakılan kimse


mecburculuk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mecburcunun durumu


mecburen
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Kendi isteğinin dışında, zorla, kaçınılmaz, zorunlu olarak


Lisan : Arapça mecbūren

Telaffuz : mecbu:ren

mecburi

İlgili Kelimeler:

mecburi hizmet

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Zorunlu

Örnek:

1. Mecburi iniş.

1. Mecburi iniş.


Lisan : Arapça mecbūrī

Telaffuz : mecbu:ri:

mecburi hizmet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bursu veren kuruluşun hizmetinde zorunlu olarak belli bir süre çalışma


mecburilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Zorunluluk


mecburiyet
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Zorunluluk

Örnek:

1. Milletler yaşamak için devirlerinin şartlarına uymak mecburiyetindedirler.

1. Milletler yaşamak için devirlerinin şartlarına uymak mecburiyetindedirler.

2. Yükümlülük


Lisan : Arapça mecbūriyyet

Telaffuz : mecbu:riyet

mecburluk
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Zorunluluk

2. Yükümlülük


meccanen
Anlamı:

1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Parasız olarak, bedava


Lisan : Arapça meccānen

Telaffuz : mecca:nen

meccani

İlgili Kelimeler:

leyli meccani

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Parasız, bedava


Lisan : Arapça meccānī

Telaffuz : mecca:ni:

meccanilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Meccani olma durumu


mecelle
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Kitap

2. hukuk , hukuk , hukuk , hukuk , Fıkıh hükümleriyle bu konudaki türlü içtihadı bir araya getiren, Tanzimattan sonra hazırlanmış olan, yasa yerine kullanılan eser


Lisan : Arapça mecelle

meçhul

İlgili Kelimeler:

faili meçhul

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bilinmeyen, bilinmedik

Örnek:

1. Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

1. Artık demir almak günü gelmişse zamandan / Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan

2. isim , isim , eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , dil bilgisi , dil bilgisi , Edilgen anlam_fiil, malum karşıtı

3. eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , eskimiş , eskimiş , matematik , matematik , Bilinmeyen


Lisan : Arapça mechūl

Telaffuz : meçhu:lü

meçhulat
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bilinmeyen, anlaşılmayan şeyler, meçhuller


Lisan : Arapça mechūlāt

Telaffuz : meçhu:la:tı, l ince okunur

mecidit
Anlamı:

1. isim , isim , mineraloji , mineraloji , isim , isim , mineraloji , mineraloji , Uranyum ve kalsiyum hidratlı doğal sülfatı


Lisan : Fransızca medjidite

mecidiye
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Osmanlı Devleti'nde 1840 yılında basılmış, 20 kuruş değerinde olan gümüş sikke

Örnek:

1. On iki mecidiyeyi almadan şuradan şuraya gitmezmiş.

1. On iki mecidiyeyi almadan şuradan şuraya gitmezmiş.


Lisan : Arapça mecīdiyye

Mecitözü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çorum iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : meci'tözü

meclis

İlgili Kelimeler:

meclis araştırması, aile meclisi, belediye meclisi, danışma meclisi, idare meclisi, ihtiyar meclisi, köy ihtiyar meclisi, millet meclisi, rakı meclisi, yasama meclisi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için yapılan toplantı

2. Bu toplantının yapıldığı yer, şûra

3. Bir konuyu konuşmak veya görüşmek için bir araya gelmiş kimseler topluluğu

Örnek:

1. Yemekten sonra meclis gruplara ayrılmıştı.

1. Yemekten sonra meclis gruplara ayrılmıştı.

4. Dostlar toplantısı

Örnek:

1. Meclisi aranan, hoşsohbet, coşkulu, şair ruhlu bir insandı.

1. Meclisi aranan, hoşsohbet, coşkulu, şair ruhlu bir insandı.


Lisan : Arapça meclis

meclis araştırması
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Belli bir konuda Türkiye Büyük Millet Meclisinde bilgi edinmek için yapılan inceleme


meclis kurmak
Anlamı:

1. birkaç kişi konuşmak veya eğlenmek için toplanmak

Örnek:

1. Nihayet bir akşam bütün ihtiyarlar, kadın erkek meclis kurar, ahenge başlarlarmış.

1. Nihayet bir akşam bütün ihtiyarlar, kadın erkek meclis kurar, ahenge başlarlarmış.


meclisara
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Güzel konuşan, kendini toplantılarda konuşmasıyla sevdiren (kimse)

Örnek:

1. Eskilerin hoşsohbet, meclisara, ağzına baktırır dedikleri kişiler vardı.

1. Eskilerin hoşsohbet, meclisara, ağzına baktırır dedikleri kişiler vardı.


Lisan : Arapça meclis + Farsça -ārā

Telaffuz : meclisa:ra:

meclup
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Tutkun


Lisan : Arapça meclūb

Telaffuz : l ince okunur

mecmu
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bir araya getirilmiş, toplanmış, bütün, hep

2. isim , isim , matematik , matematik , isim , isim , matematik , matematik , Toplam


Lisan : Arapça mecmūʿ

Telaffuz : mecmu: