92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , tıp , tıp , isim , isim , tıp , tıp , Korumak için diş üzerine geçirilen metal kaplama
Lisan : Fransızca couronne
1. isim , isim , isim , isim , Ağırşak
2. gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , gök bilimi , Bir gök cisminin teker biçimde görülen yüzü, çörek
Lisan : Arapça ḳurṣ
biçki dikiş kursu, sürücü kursu
1. isim , isim , isim , isim , Resmî ve özel kuruluşlarca ilgililere belirli bir konuda bilgi, beceri ve davranış kazandırmak amacıyla düzenlenen derslere dayanan ve belli bir süresi olan eğitim etkinliği
1. Lisan kursunu filan pek alıp sattığı yokmuş.
1. Lisan kursunu filan pek alıp sattığı yokmuş.
Lisan : Fransızca cours
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Kuşların yemek borusu üzerinde bulunan, yiyeceklerin toplandığı torba biçiminde şişkin organ
2. hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Böceklerin ve solucanların sindirim kanallarında bulunan, kuşların kursağına benzeyen yapı
3. Kuş kursağı şişirilip kurutularak yapılan veya ona benzetilen şişkin şey
1. Düdüğün kursağı patlamış.
1. Düdüğün kursağı patlamış.
4. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Boğaz
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kursağı olan
1. Kursaklı düdük.
1. Kursaklı düdük.
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Guatr hastalığı olan (kimse)
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kursağı olmayan
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Abur cubur şeyleri yiyebilen (kimse)
kürsü başkanı, kürsü hocası, kürsü şeyhi, baca kürsüsü
1. isim , isim , isim , isim , Kalabalığa karşı konuşma yapanların önünde bulunan yüksekçe yer
1. İki gün süren tartışmalardan sonra Mustafa Kemal kürsüye geldi.
1. İki gün süren tartışmalardan sonra Mustafa Kemal kürsüye geldi.
2. Ana bilim dalı
1. Türk Dili Kürsüsü. Yakın Çağ Tarihi Kürsüsü.
1. Türk Dili Kürsüsü. Yakın Çağ Tarihi Kürsüsü.
3. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Sandalye
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Bir fakültede araştırma ve öğretim birimi, bölüm
Lisan : Arapça kursī
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Bölüm başkanı
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Camilerde kürsüden vaaz veren hoca, kürsü şeyhi
2. Üniversitede bir bölümde görevli olan öğretim elemanı
1. Her kürsünün hocası o kürsünün gerektirdiği nitelikleri kendinde toplamış bulunuyordu.
1. Her kürsünün hocası o kürsünün gerektirdiği nitelikleri kendinde toplamış bulunuyordu.
kurşun erimi, kurşungeçirmez, kurşun grisi, kurşun kalem, kurşun otu, kurşun rengi, kör kurşun, serseri kurşun, ağ kurşunu, domdom kurşunu, kaza kurşunu, maganda kurşunu
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Atom numarası 82, atom ağırlığı 207,21, yoğunluğu 11,3 olan, 327,4 °C'de eriyen, yumuşak ve bükülgen, mavimtırak esmer renkte bir element (simgesi Pb)
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu elementten yapılmış
1. Kurşun boru.
1. Kurşun boru.
3. Tüfek, tabanca vb. hafif ateşli silahlarda kullanılan mermi
1. Kanatları kurşunla parçalanmış bir kartal / Benim gibi seyreder, yerden, mavilikleri
1. Kanatları kurşunla parçalanmış bir kartal / Benim gibi seyreder, yerden, mavilikleri
1. vurulmak
1. Kurşunu yer yemez kayalardan aşağı yuvarlanmış leşi, ta derenin kucağına!
1. Kurşunu yer yemez kayalardan aşağı yuvarlanmış leşi, ta derenin kucağına!
1. silahla mermi atmak
1. Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar.
1. Yarın, öbür gün Arap çeteleri ile sarılacaksınız, Peygamberin yeşil kubbesine kurşun atacaklar.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , düşmanlık etmek
1. halk inanışına göre erimiş kurşunu, hastanın üstünde, içinde su bulunan bir kaba dökerek ortaya çıkan şekillerin yorumuyla nazar, büyü, hastalık vb. şeyleri önlemek, iyileştirmek
1. mermi isabet etmek
1. Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu.
1. Suriye'de bel kemiğine bir kurşun dokunmuştu.
1. katlanması zor bir biçimde
1. Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi.
1. Gurbet acısı kurşun gibi içine çökmüştü şimdi.
2. sıkıntı veren
3. çok ağır
1. isim , isim , isim , isim , Koyu gri renk
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. isim , isim , isim , isim , İçi grafitli, yazısı kolayca silinebilen, değişik biçimleri olan bir kalem türü
1. O da eline bir kurşun kalem alıp bir gün önceden içinde kalmış ne şikâyet varsa yazardı kabuğun üstüne.
1. O da eline bir kurşun kalem alıp bir gün önceden içinde kalmış ne şikâyet varsa yazardı kabuğun üstüne.
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Diş otu
1. isim , isim , isim , isim , Koyu kül rengi, kurşuni
2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan
1. silahı ateşlemek, mermi yakmak
1. Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi.
1. Az bir sürede bütün köy bu kurşunları sıkanın Hasan olduğunu öğrendi.