92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Ücretle iş gören genellikle erkek işçi, uşak
1. O zamanlarda hizmetkârlar lüzumunda efendilerine hizmet etmek için âdeta yanlarında bulunurlardı.
1. O zamanlarda hizmetkârlar lüzumunda efendilerine hizmet etmek için âdeta yanlarında bulunurlardı.
Lisan : Arapça ḫidmet + Farsça -kâr
Telaffuz : hizmetkâ:rı
1. isim , isim , isim , isim , Hizmetkârın işi, uşaklık
1. Hüseyin Bey'in yanında altı ay kadar hizmetkârlık etmişti.
1. Hüseyin Bey'in yanında altı ay kadar hizmetkârlık etmişti.
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Motorlu araçlarda hız ölçüm aygıtı, takograf, takometre, takigraf
Telaffuz : hı'zölçer
1. isim , isim , isim , isim , Uğraşı
1. Meslek dışında biricik merakı, kendi tabiriyle hobisi fotoğrafçılıktı.
1. Meslek dışında biricik merakı, kendi tabiriyle hobisi fotoğrafçılıktı.
Lisan : İngilizce hobby
Telaffuz : ho'bi
Nasrettin Hoca, akıl hocası, cer hocası, hacısı hocası, kürsü hocası
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , Müslümanlıkta din görevlisi
2. Öğretmen
1. Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim.
1. Edebiyat hocasıyken talebeme bu nesir sanatından bir defa bahsetmiştim.
3. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Akıl öğreten, öğüt veren kimse
4. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Medresede öğrenim gören sarıklı, cübbeli din adamı
Lisan : Farsça ḫvāce
1. isim , isim , isim , isim , Afyonkarahisar iline bağlı ilçelerden biri
Özel: Evet
Telaffuz : ho'calar
akıl hocalığı
1. isim , isim , isim , isim , Hoca olma durumu
2. Hocanın yaptığı iş
1. Mektep hocalığı büyük bir iştir ve onun birçok fayda ve nimetleri vardır.
1. Mektep hocalığı büyük bir iştir ve onun birçok fayda ve nimetleri vardır.
1. öğretmenlik yapmak
1. Mülkiyede Osmanlı tarihi alanında hocalık, müdürlük, yazarlık etmiş.
1. Mülkiyede Osmanlı tarihi alanında hocalık, müdürlük, yazarlık etmiş.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , akıl öğretmek, öğüt vermek
1. Böyle heybetli, akıllı adam, sana hocalık etmiş adam ölür mü hiç?
1. Böyle heybetli, akıllı adam, sana hocalık etmiş adam ölür mü hiç?
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Hodangillerden, çiçekleri hekimlikte kullanılan ve kökü kavrularak yenilen, bir yıllık ve otsu bir bitki (Borago officinalis)
1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , İki çeneklilerden, üzeri sert dikenlerle kaplı otsu ve ağaçsı bitkiler familyası
1. zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , zarf , zarf , eskimiş , eskimiş , Kendi kendine, kendi kafasıyla, kendiliğinden, kimseye danışmadan
Lisan : Farsça ḫõdbeḫõd
Telaffuz : ho'dbehot
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bencil
1. Behiç yalancı, sahtekâr, hodbin ve nankördü fakat sevimliydi.
1. Behiç yalancı, sahtekâr, hodbin ve nankördü fakat sevimliydi.
Lisan : Farsça ḫõdbīn
1. isim , isim , isim , isim , Bencillik
1. İlerleyen hodbinlikleri, yeni hileleri, yeni levsi, en evvel o hissetti.
1. İlerleyen hodbinlikleri, yeni hileleri, yeni levsi, en evvel o hissetti.
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Bencil
1. Hâlbuki oğlu hodkâm, müsrif, tembel, karaktersiz bir serseriydi.
1. Hâlbuki oğlu hodkâm, müsrif, tembel, karaktersiz bir serseriydi.
Lisan : Farsça ḫõdkām
1. isim , isim , isim , isim , Bencillik
1. Şu kısacık ömrümüzde ekmek kavgası / Hodkâmlığın çekişmesi vicdan azabı
1. Şu kısacık ömrümüzde ekmek kavgası / Hodkâmlığın çekişmesi vicdan azabı
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Benci
Lisan : Farsça ḫõdpesend
1. isim , isim , isim , isim , `Kendine güvenen ortaya çıksın, işte meydan` anlamında hodri meydan deyiminde geçen bir söz
Telaffuz : ho'dri
1. isim , isim , argo , argo , isim , isim , argo , argo , Görgüsüz, kaba, anlayışı kıt kimse
2. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Korkak, ürkek kimse