92406 kayıt bulundu.
1. isim , isim , isim , isim , Koruma, gözetme, esirgeme, koruyuculuk, gözetim
1. Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum.
1. Henüz ana himayesine ne kadar muhtaç olduğunu görüyorum.
2. Kayırma, elinden tutma
Lisan : Arapça ḥimāye
Telaffuz : hima:ye
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Uyuşuk, tembel
1. Zekâ olmadı mı akıl biraz hımbıl kalıyor.
1. Zekâ olmadı mı akıl biraz hımbıl kalıyor.
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Kızlık zarı
Lisan : Fransızca hymen
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Sesleri genizden çıkararak konuşan (kimse)
1. Onu hımhım sanırsınız ama sonradan inatçı bir nezlenin tutsağı olduğunu anlarsınız.
1. Onu hımhım sanırsınız ama sonradan inatçı bir nezlenin tutsağı olduğunu anlarsınız.
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Sesleri genizden çıkararak
1. Beni biraz hımhım konuşan fakat gözleri fıldır fıldır bir komiserin önüne götürdüler.
1. Beni biraz hımhım konuşan fakat gözleri fıldır fıldır bir komiserin önüne götürdüler.
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ağaç çatkıların arasına kerpiç doldurularak yapılmış duvar veya bina
1. isim , isim , isim , isim , Yardım, kayırma
1. Himmetinizle fakir bir ailenin yüzü gülerse tabii siz de sevaba girersiniz.
1. Himmetinizle fakir bir ailenin yüzü gülerse tabii siz de sevaba girersiniz.
2. Çalışma, emek, gayret
1. Bu iş çok himmet ister.
1. Bu iş çok himmet ister.
3. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Lütuf, iyilik, iyi davranma
Lisan : Arapça himmet
1. yardım etmek, emek vermek
1. Sizler de bir parça himmet edersiniz, Boğaz Köprüsü'nün, metroların kurulduğu bugünlerde, bizim dev harita da sıraya girer belki.
1. Sizler de bir parça himmet edersiniz, Boğaz Köprüsü'nün, metroların kurulduğu bugünlerde, bizim dev harita da sıraya girer belki.
hinoğlu, hinoğluhin
1. isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , isim , isim , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Kurnaz, cin fikirli kimse
2. eskimiş , eskimiş , eskimiş , eskimiş , Zaman, zamane
Lisan : Arapça ḥīn
1. isim , isim , isim , isim , Öç alma duygusu ile dolu öfke, kin, gayz
1. Kendisini bırakıp gittiğimden dolayı uğradığı ihanetin hıncı ile pek kolay affetmeyecekti.
1. Kendisini bırakıp gittiğimden dolayı uğradığı ihanetin hıncı ile pek kolay affetmeyecekti.
1. öç (veya öcünü) almak
1. Fakat bu kadarcık bir mukabeleyle bütün hıncını almış değildi.
1. Fakat bu kadarcık bir mukabeleyle bütün hıncını almış değildi.
1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ağzına kadar, tıka basa
1. Kaldıkları otelin karşısındaki kahve her gece hıncahınç dolu.
1. Kaldıkları otelin karşısındaki kahve her gece hıncahınç dolu.
Telaffuz : hı'ncahınç
1. öcünü almak
1. Hıncını çıkarmak için başka vesileler arıyordu.
1. Hıncını çıkarmak için başka vesileler arıyordu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hıncı olan, öfkeli
1. Fransız General beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi.
1. Fransız General beyaz at üstünde Galata'dan geçtiği gün, tıpkı 1908 Meşrutiyeti'nin ilk günlerindeki gazete başyazıları gibi hınçlı ve öçlü idi.