92406 kayıt bulundu.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Çok değersiz, önemsiz
2. zarf , zarf , zarf , zarf , Gereği, yararı yokken veya karşılıksız olarak, yok yere
1. Hiçten bu kadar masrafa girdim.
1. Hiçten bu kadar masrafa girdim.
1. -i , -i , -i , -i , Hicvetme ihtimali veya imkânı bulunmak
2. Hicvetme becerisi bulunmak
Lisan : Arapça hecv + Türkçe edebilmek
Telaffuz : hi'cvedebilmek
1. -i , -i , -i , -i , Alay yoluyla yermek
1. İkimizin de birbirimizi istemeyerek hicvettiğimize aldırmadan bekledim.
1. İkimizin de birbirimizi istemeyerek hicvettiğimize aldırmadan bekledim.
Lisan : Arapça hecv + Türkçe etmek
Telaffuz : hi'cvetmek
1. isim , isim , edebiyat , edebiyat , isim , isim , edebiyat , edebiyat , Yergi
1. İşi döndürüp dolaştırıp hicviyelere getiriyor ve onları pişmiş kelleler gibi sırıta sırıta okuyorlardı.
1. İşi döndürüp dolaştırıp hicviyelere getiriyor ve onları pişmiş kelleler gibi sırıta sırıta okuyorlardı.
Lisan : Arapça hecviyye
1. isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , isim , isim , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Birçok memelinin ve insanın karaciğerinde gelişen ekinokok tenyasının larvası
Lisan : Fransızca hydatide
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , eskimiş , eskimiş , din bilgisi , din bilgisi , Doğru yol, hak olan Müslümanlık yolu
Lisan : Arapça hidāyet
Telaffuz : hida:yet
1. Müslüman olmak, İslam dinini kabul etmek
1. Önce onu sünnet ettirmiş, hidayete erdiği için adını da Hadi koymuş ve konağına almış.
1. Önce onu sünnet ettirmiş, hidayete erdiği için adını da Hadi koymuş ve konağına almış.
2. gerçeği görüp kabullenmek, aklı başına gelmek
1. Bizim gibi nice avareler burada hidayete ermişlerdir.
1. Bizim gibi nice avareler burada hidayete ermişlerdir.
1. isim , isim , isim , isim , Öfke, kızgınlık
1. Kocaman bir tas içinde su geliyor, sabun, havlu, kurulama deyinceye kadar hiddeti geçiyor sultanın.
1. Kocaman bir tas içinde su geliyor, sabun, havlu, kurulama deyinceye kadar hiddeti geçiyor sultanın.
Lisan : Arapça ḥiddet
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Kızmak, öfkelenmek
1. Böyle hiddetlenecektin, niye razı oldun?
1. Böyle hiddetlenecektin, niye razı oldun?
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Kızgın, öfkeli, pürhiddet
1. Mağrur, bazen zalim olacak kadar hiddetli, bazen çok müşfik ve hassas bir tabiattadır.
1. Mağrur, bazen zalim olacak kadar hiddetli, bazen çok müşfik ve hassas bir tabiattadır.
1. çok öfkelenmek, aşırı derecede kızmak
1. Hele sokakta yüksek sesle gülenler olursa kendisiyle eğleniyorlar sanarak hiddetten kuduruyordu.
1. Hele sokakta yüksek sesle gülenler olursa kendisiyle eğleniyorlar sanarak hiddetten kuduruyordu.
1. isim , isim , isim , isim , Hızır ve İlyas peygamberlerin her yıl buluştuklarına inanılan 6 Mayıs günü
2. Her yılın 6 Mayıs gününde kutlanan geleneksel bayram
1. Bu yalılarda da Hıdırellez'i belirtir hiçbir olağanüstülük görülmüyordu.
1. Bu yalılarda da Hıdırellez'i belirtir hiçbir olağanüstülük görülmüyordu.
Özel: Evet
Lisan : Arapça ḫi r + ilyās