Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
her şeyin yokluğu yokluktur
Anlamı:

1. `insana gerekli olan şey küçük ve değersiz de olsa yokluğunda kendini belli eder` anlamında kullanılan bir söz


her tarakta bezi olmak
Anlamı:

1. birçok işi veya ilişkisi olmak


her taş baş yarmaz
Anlamı:

1. `korkulan her şey tehlikeli değildir` anlamında kullanılan bir söz


her telden çalmak
Anlamı:

1. her çeşit işi yapabilir durumda olmak

2. birçok konuda bilgisi olmak

Örnek:

1. Senin anlayacağın, her telden çalıyor benim çocuklar.

1. Senin anlayacağın, her telden çalıyor benim çocuklar.


her yerdelik
Anlamı:

1. isim , isim , felsefe , felsefe , isim , isim , felsefe , felsefe , Tanrı'nın her yerde ve her zaman bulunduğuna inanan din ve fizikötesi görüş


her yiğidin bir yoğurt yiyişi vardır
Anlamı:

1. `herkesin kendine özgü bir çalışma yöntemi, bir iş yapma biçimi vardır` anlamında kullanılan bir söz


her yiğidin gönlünde bir aslan yatar
Anlamı:

1. `herkesin kendine göre büyük bir emeli vardır` anlamında kullanılan bir söz


her yokuşun bir inişi, her inişin bir yokuşu vardır
Anlamı:

1. `hayat boyunca yükselme, düşme vb. durumlar birbirinin ardından gelebilir` anlamında kullanılan bir söz


her zaman
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Ara vermeden, sürekli, daima, sık sık

Örnek:

1. Böyle yerlerde bulunmak bana her zaman saçma sözler dinlemek kadar azap verir.

1. Böyle yerlerde bulunmak bana her zaman saçma sözler dinlemek kadar azap verir.


her zaman eşek ölmez, on köfte on paraya olmaz
Anlamı:

1. `istenilen şeyi kolayca elde etme imkânı ortaya çıkınca fırsat kaçırılmamalıdır` anlamında kullanılan bir söz


her zaman gemicinin istediği rüzgâr esmez
Anlamı:

1. `olaylar herkesin istediği biçimde meydana gelmez` anlamında kullanılan bir söz


her ziyan bir öğüttür
Anlamı:

1. `kişi, uğradığı her zarardan bir ders alır` anlamında kullanılan bir söz


herbivor
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , sıfat , sıfat , hayvan bilimi , hayvan bilimi , Otobur


Lisan : Fransızca herbivore

hercai

İlgili Kelimeler:

hercai menekşe

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hiçbir şeyde kararlı olmayan veya konudan konuya geçiveren (kimse), yeltek, gelgeç

2. Aşkta değişken, vefasız


Lisan : Farsça her + cāʾ + Arapça -ī

Telaffuz : herca:i:

hercai menekşe
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Menekşegillerden, mor, sarı, beyaz renkte, menekşeye benzer çiçekleri olan yıllık bir bitki, alacamenekşe (Viola tricolor)

2. Bu bitkinin çiçeği

Örnek:

1. Kanatlı hercai menekşeler gibi kelebekler ekinlerin sükûnunda uçuşurken bu kitapçıktan birkaç sayfa okunsun.

1. Kanatlı hercai menekşeler gibi kelebekler ekinlerin sükûnunda uçuşurken bu kitapçıktan birkaç sayfa okunsun.


hercaice
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hercai gibi, hercaiye yakışan

2. zarf , zarf , zarf , zarf , (herca:i'ce) Hercaiye yakışır bir biçimde


Telaffuz : herca:i:ce

hercailik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hercai olma durumu

2. Hercaice davranış


hercümerç
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Altüst, karmakarışık, darmadağınık, allak bullak


Lisan : Farsça herc + merc

Telaffuz : he'rcümerç

hercümerç etmek
Anlamı:

1. altüst etmek, karıştırmak

Örnek:

1. Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitap / Seni ancak ebediyetler eder istiap

1. Hercümerç ettiğin edvara da yetmez o kitap / Seni ancak ebediyetler eder istiap


herek
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Asma, fasulye vb. sarılgan bitkilerin tutunması için yanlarına dikilen sırık, ispalya


Lisan : Rumca

herekleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hereklemek işi


hereklemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Asma, fasulye vb. sarılgan ve destek isteyen bitkileri hereğe bağlamak veya bu bitkilerin yanına herek dikmek


hergele
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Binmeye veya yük taşımaya alıştırılmamış at veya eşek

Örnek:

1. Kendi kendine başıboş üreyen hergele sürüleri gibi dolaşıp duruyorlardı.

1. Kendi kendine başıboş üreyen hergele sürüleri gibi dolaşıp duruyorlardı.

2. sıfat , sıfat , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , sıfat , sıfat , teklifsiz konuşmada , teklifsiz konuşmada , Terbiyesiz, görgüsüz (kimse)

Örnek:

1. Sandalcı Ali it, hergele bir şeydi.

1. Sandalcı Ali it, hergele bir şeydi.


Lisan : Farsça ḫargele

hergeleci
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Yaban atlarına bakan kimse, yabani at çobanı

Örnek:

1. Yalnız kendi korucuları, kolcuları, çobanları, mandıracıları, hergelecileri silahlıydı.

1. Yalnız kendi korucuları, kolcuları, çobanları, mandıracıları, hergelecileri silahlıydı.


hergelecilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hergelecinin yaptığı iş