92406 kayıt bulundu.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hançerle yaralanmak veya öldürülmek
1. isim , isim , isim , isim , Han işleten kimse
1. Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?
1. Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?
1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Şen, neşeli
Lisan : Farsça ḫandān
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gülme, gülüş
Lisan : Farsça ḫande
1. isim , isim , isim , isim , Engel
1. Esaslı dokümantasyona ve teknik hünerlere karşın, en büyük handikapları, bu yaşanmışlık sıcaklığından yoksun oluşları idi.
1. Esaslı dokümantasyona ve teknik hünerlere karşın, en büyük handikapları, bu yaşanmışlık sıcaklığından yoksun oluşları idi.
2. At yarışlarında binicilerle eyerin toplam ağırlığının, atların koşuyu kazanma şansını etkileyecek biçimde ayarlanması
Lisan : İngilizce handicap
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Engeli olan
1. Üstün yeteneklerine, çalışmalarına karşın virtüözlükte handikaplıydı.
1. Üstün yeteneklerine, çalışmalarına karşın virtüözlükte handikaplıydı.
1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Yakın zamanda, hemen hemen
1. Bomboş, tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu.
1. Bomboş, tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu.
2. Neredeyse
1. Belki para eder diye handiyse kayaları kazıyıp kazıntıları toplayacakmış.
1. Belki para eder diye handiyse kayaları kazıyıp kazıntıları toplayacakmış.
Telaffuz : ha'ndiyse
abdesthane, ameliyathane, aşhane, balhane, balıkhane, baruthane, basmahane, batakhane, bekârhane, bendehane, berhane, besihane, bıçkıhane, birahane, bitirimhane, boyahane, bozahane, böcekhane, bulaşıkhane, buzhane, cambazhane, cephane, çalgıhane, çamaşırhane, çayhane, çekiçhane, çelikhane, çiftehane, çilehane, darphane, defterhane, dershane, devlethane, dikimhane, divanhane, Divanhane, doğumhane, dokumahane, dökümhane, fakirhane, ferhane, fetvahane, fişekhane, fotoğrafhane, gasilhane, gazhane, gusülhane, güderihane, haddehane, hahamhane, halvethane, hapishane, haşhaşhane, hayalhane, helvahane, humbarahane, ıslahhane, ibadethane, idarehane, imalathane, imarethane, inekhane, ipekhane, iplikhane, kademhane, kahvehane, kalavrahane, kalayhane, kalhane, kasaphane, kayıkhane, kaynakhane, kerhane, kesimhane, keşişhane, kılıçhane, kıraathane, kiremithane, kirişhane, klişehane, konsoloshane, kuluçkahane, kumarhane, kumbarahane, kuşhane, kütüphane, mahpushane, mantarhane, mapushane, marangozhane, mehterhane, memişhane, Mevlevihane, meyhane, misafirhane, miskinhane, muayenehane, mumhane, muvakkithane, mücellithane, mühendishane, mürettiphane, nakkarhane, nekahethane, nezarethane, patrikhane, peynirhane, piskoposhane, rasathane, saadethane, sabunhane, salhane, saraçhane, sebilhane, sefarethane, semahane, sırmakeşhane, silahhane, süthane, şaphane, Şaphane, şaraphane, şifahane, şişhane, tabakhane, tahaffuzhane, talimhane, tamirhane, tasfiyehane, tavhane, telgrafhane, tembelhane, teneffüshane, tephirhane, terkiphane, terzihane, teşrihhane, tevkifhane, tımarhane, ticarethane, tophane, tüfekhane, umumhane, vaftizhane, yağhane, yatakhane, yazıhane, yemekhane, yetimhane, yoğurthane, mülahazat hanesi
1. isim , isim , isim , isim , Ev, konut
2. Ev halkı
1. Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı.
1. Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı.
3. Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz
1. Dama tahtasında altmış dört hane vardır.
1. Dama tahtasında altmış dört hane vardır.
4. matematik , matematik , matematik , matematik , Basamak
5. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri
6. Birleşik kelimelerde `bina, yapı, yer, makam` anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz
1. Balıkhane, yazıhane.
1. Balıkhane, yazıhane.
Lisan : Farsça ḫāne
Telaffuz : ha:ne
1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile
1. Hanedan prenslere dair başka hatıram yoktu.
1. Hanedan prenslere dair başka hatıram yoktu.
2. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Belli ve köklü bir soydan gelen, soylu
1. Bu benim dediklerim kalantor, zengin, elleri açık, hanedan kişilerdi.
1. Bu benim dediklerim kalantor, zengin, elleri açık, hanedan kişilerdi.
3. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Konuksever
Lisan : Farsça ḫānedān
Telaffuz : ha:neda:nı
1. isim , isim , isim , isim , Hanedandan olma durumu
1. Osmanlı hanedanlığı.
1. Osmanlı hanedanlığı.
1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , İslamiyette dört Sünni mezhepten biri
2. Bu mezhepten olan kimse
Özel: Evet
Lisan : Arapça ḥanefī
Telaffuz : hanefi:
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Söz, konuşma
Lisan : Arapça ḥanek
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir sayıda evi olan
2. matematik , matematik , matematik , matematik , Herhangi bir sayıda hanesi olan
1. Beş haneli bir sayı.
1. Beş haneli bir sayı.