Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
hançerleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hançerlemek işi


hançerlemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Hançerle yaralamak veya öldürmek


hançerlenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hançerlenmek işi


hançerlenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Hançerle yaralanmak veya öldürülmek


hançerletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hançerletmek işi


hançerletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Hançerleme işini yaptırmak


hancı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Han işleten kimse

Örnek:

1. Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?

1. Hancı, dedim, bildin mi Maraşlı Şeyhoğlu'nu?


hancı sarhoş yolcu sarhoş
Anlamı:

1. `kimin ne yaptığı belli değil` anlamında kullanılan bir söz


hancılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hancının yaptığı iş


handan
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Şen, neşeli


Lisan : Farsça ḫandān

handanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Handan olma durumu


hande
Anlamı:

1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Gülme, gülüş


Lisan : Farsça ḫande

handikap
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Engel

Örnek:

1. Esaslı dokümantasyona ve teknik hünerlere karşın, en büyük handikapları, bu yaşanmışlık sıcaklığından yoksun oluşları idi.

1. Esaslı dokümantasyona ve teknik hünerlere karşın, en büyük handikapları, bu yaşanmışlık sıcaklığından yoksun oluşları idi.

2. At yarışlarında binicilerle eyerin toplam ağırlığının, atların koşuyu kazanma şansını etkileyecek biçimde ayarlanması


Lisan : İngilizce handicap

handikaplı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Engeli olan

Örnek:

1. Üstün yeteneklerine, çalışmalarına karşın virtüözlükte handikaplıydı.

1. Üstün yeteneklerine, çalışmalarına karşın virtüözlükte handikaplıydı.


handikapsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Engeli olmayan


handiyse
Anlamı:

1. zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , zarf , zarf , halk ağzında , halk ağzında , Yakın zamanda, hemen hemen

Örnek:

1. Bomboş, tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu.

1. Bomboş, tamtakır konuşmalara ve duygusuz duyumsayışlara romanında handiyse özellikle yer veriyordu.

2. Neredeyse

Örnek:

1. Belki para eder diye handiyse kayaları kazıyıp kazıntıları toplayacakmış.

1. Belki para eder diye handiyse kayaları kazıyıp kazıntıları toplayacakmış.


Telaffuz : ha'ndiyse

handout
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , 343 el notu


Lisan : İngilizce handout

hands free
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , 343 dokunmasız


Lisan : İngilizce hands free

hane

İlgili Kelimeler:

abdesthane, ameliyathane, aşhane, balhane, balıkhane, baruthane, basmahane, batakhane, bekârhane, bendehane, berhane, besihane, bıçkıhane, birahane, bitirimhane, boyahane, bozahane, böcekhane, bulaşıkhane, buzhane, cambazhane, cephane, çalgıhane, çamaşırhane, çayhane, çekiçhane, çelikhane, çiftehane, çilehane, darphane, defterhane, dershane, devlethane, dikimhane, divanhane, Divanhane, doğumhane, dokumahane, dökümhane, fakirhane, ferhane, fetvahane, fişekhane, fotoğrafhane, gasilhane, gazhane, gusülhane, güderihane, haddehane, hahamhane, halvethane, hapishane, haşhaşhane, hayalhane, helvahane, humbarahane, ıslahhane, ibadethane, idarehane, imalathane, imarethane, inekhane, ipekhane, iplikhane, kademhane, kahvehane, kalavrahane, kalayhane, kalhane, kasaphane, kayıkhane, kaynakhane, kerhane, kesimhane, keşişhane, kılıçhane, kıraathane, kiremithane, kirişhane, klişehane, konsoloshane, kuluçkahane, kumarhane, kumbarahane, kuşhane, kütüphane, mahpushane, mantarhane, mapushane, marangozhane, mehterhane, memişhane, Mevlevihane, meyhane, misafirhane, miskinhane, muayenehane, mumhane, muvakkithane, mücellithane, mühendishane, mürettiphane, nakkarhane, nekahethane, nezarethane, patrikhane, peynirhane, piskoposhane, rasathane, saadethane, sabunhane, salhane, saraçhane, sebilhane, sefarethane, semahane, sırmakeşhane, silahhane, süthane, şaphane, Şaphane, şaraphane, şifahane, şişhane, tabakhane, tahaffuzhane, talimhane, tamirhane, tasfiyehane, tavhane, telgrafhane, tembelhane, teneffüshane, tephirhane, terkiphane, terzihane, teşrihhane, tevkifhane, tımarhane, ticarethane, tophane, tüfekhane, umumhane, vaftizhane, yağhane, yatakhane, yazıhane, yemekhane, yetimhane, yoğurthane, mülahazat hanesi

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Ev, konut

2. Ev halkı

Örnek:

1. Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı.

1. Oğlan iyiydi; becerikli, yumuşak huyluydu ama hanesi kalabalıktı.

3. Bir bütünü oluşturan bölümlerden her biri, bölük, göz

Örnek:

1. Dama tahtasında altmış dört hane vardır.

1. Dama tahtasında altmış dört hane vardır.

4. matematik , matematik , matematik , matematik , Basamak

5. müzik , müzik , müzik , müzik , Klasik Türk müziğinde, peşrev vb. saz parçalarının bölümlerinden her biri

6. Birleşik kelimelerde `bina, yapı, yer, makam` anlamlarıyla ikinci kelime olarak yer alan bir söz

Örnek:

1. Balıkhane, yazıhane.

1. Balıkhane, yazıhane.


Lisan : Farsça ḫāne

Telaffuz : ha:ne

hanedan
Anlamı:

1. isim , isim , tarih , tarih , isim , isim , tarih , tarih , Hükümdar, devlet büyüğü vb. bir kişiye dayanan soy, büyük aile

Örnek:

1. Hanedan prenslere dair başka hatıram yoktu.

1. Hanedan prenslere dair başka hatıram yoktu.

2. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Belli ve köklü bir soydan gelen, soylu

Örnek:

1. Bu benim dediklerim kalantor, zengin, elleri açık, hanedan kişilerdi.

1. Bu benim dediklerim kalantor, zengin, elleri açık, hanedan kişilerdi.

3. sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , sıfat , sıfat , eskimiş , eskimiş , Konuksever


Lisan : Farsça ḫānedān

Telaffuz : ha:neda:nı

hanedanlık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hanedandan olma durumu

Örnek:

1. Osmanlı hanedanlığı.

1. Osmanlı hanedanlığı.


Hanefi
Anlamı:

1. isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , isim , isim , din bilgisi , din bilgisi , İslamiyette dört Sünni mezhepten biri

2. Bu mezhepten olan kimse


Özel: Evet

Lisan : Arapça ḥanefī

Telaffuz : hanefi:

Hanefilik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hanefi olma durumu


Özel: Evet

hanek
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Söz, konuşma


Lisan : Arapça ḥanek

haneli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Herhangi bir sayıda evi olan

2. matematik , matematik , matematik , matematik , Herhangi bir sayıda hanesi olan

Örnek:

1. Beş haneli bir sayı.

1. Beş haneli bir sayı.