Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
gübre gazı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Hayvansal ve bitkisel atıkların oksijensiz ortamda ayrışması sonucu ortaya çıkan gaz karışımı, biyogaz


gübreleme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Toprağa gübre dökme, gübre karıştırma


gübrelemek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Verimini artırmak için toprağa gübre dökmek, kemrelemek


gübrelenme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gübrelenmek işi


gübrelenmek fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Gübre dökülmüş olmak

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Gelişmesi, yetişmesi için her türlü imkân sağlanmış olmak


gübreletme
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gübreletmek işi


gübreletmek fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Gübreleme işini yaptırmak


gübreli
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gübrelenmiş olan

Örnek:

1. Hızını artıran yel, yamuk yumuk sokaktaki gübreli tozları kaldırıyordu.

1. Hızını artıran yel, yamuk yumuk sokaktaki gübreli tozları kaldırıyordu.


gübrelik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Gübre konulan yer, kemrelik


gübresiz
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Gübrelenmemiş olan


gübür
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Çöp, süprüntü


gübürcü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çöpçü


gübürcülük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çöpçülük


gübürlük
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Çöplük


güç

İlgili Kelimeler:

güç birliği, güç kaynağı, aktif güç, artı güç, askerî güç, elektromanyetik güç, gizil güç, iş güç, kesintisiz güç kaynağı, vurucu güç, zırhlı güç, dış güçler, üretim güçleri, bağlantı gücü, beygir gücü, beyin gücü, düş gücü, fizik gücü, hayal gücü, iş gücü, makine gücü, yaptırım gücü, yargı gücü, yasama gücü, yaşama gücü, yürütme gücü, gücü gücüne, var gücüyle

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fizik, düşünce ve ahlak yönünden bir etki yapabilme veya bir etkiye direnebilme yeteneği, kuvvet, efor

Örnek:

1. Zihin gücü. Yaşama gücü.

1. Zihin gücü. Yaşama gücü.

2. Bir olaya yol açan her türlü hareket, kuvvet, takat

3. Sınırsız, mutlak nitelik

Örnek:

1. Tanrı'nın gücü.

1. Tanrı'nın gücü.

4. Büyük etkinliği ve önemi olan nitelik

Örnek:

1. Paranın gücü.

1. Paranın gücü.

5. Bir cihazın, bir mekanizmanın iş yapabilme niteliği

Örnek:

1. Motorun gücü.

1. Motorun gücü.

6. Siyasi, ekonomik, askerî vb. bakımlardan etki ve önemi büyük olan devlet, devletler topluluğu

Örnek:

1. Güçler dengesi.

1. Güçler dengesi.

7. Bir ulus, bir ordu vb.nin ekonomik, endüstriyel ve askerî potansiyeli

Örnek:

1. İnsan gücü.

1. İnsan gücü.

8. Bir toprağın verimlilik yeteneği

9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Yeterliliğini ve güvenilirliğini kanıtlamış kimse

10. coğrafya , coğrafya , coğrafya , coğrafya , Bir akarsuyun aşındırma ve taşıma yeteneği

11. fizik , fizik , fizik , fizik , Birim zamanda yapılan iş


güç

İlgili Kelimeler:

gücü gücüne, güçbeğenir, güç bela, dayanma gücü

Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Ağır ve yorucu emekle yapılan, çetin, müşkül, kolay karşıtı

Örnek:

1. Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!

1. Bir sanat eserini tenkit ne güç iştir!

2. zarf , zarf , zarf , zarf , Zorlukla

Örnek:

1. Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı.

1. Kendini yatağa güç atmış ve sızıp kalmıştı.


güç bela
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Zorlukla, güçlük çekerek

Örnek:

1. Güç bela bir iş buldun, onu da elden kaptırıp gene düşeceksin.

1. Güç bela bir iş buldun, onu da elden kaptırıp gene düşeceksin.


güç birliği
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Mevcut maddi ve manevi imkânların bir araya toplanmasıyla ulaşılan dayanışma


güç birliği yapmak
Anlamı:

1. mevcut maddi ve manevi imkânları bir araya toplamak, güçleri birleştirmek


güç gelmek
Anlamı:

1. bir şeyin yapılmasında zorluk ve sıkıntı ile karşılaşmak


güç kaynağı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Elektrik enerjisini depolayan ve akımın kesilmesi sırasında kullanılmasını sağlayan aygıt


güç mevkide kalmak
Anlamı:

1. içinden çıkılması zor bir durumda bulunmak

Örnek:

1. Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı?

1. Hemen kararını vermekten âciz olan Hasan ne kadar güç bir mevkide kalmıştı?


güçbeğenir
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Her şeyden hoşlanmayan, zorlukla karar veren, müşkülpesent

Örnek:

1. Güçbeğenir bir yaradılışta olan Celâl'in bana ilk gün kanı kaynayıverdi.

1. Güçbeğenir bir yaradılışta olan Celâl'in bana ilk gün kanı kaynayıverdi.


Telaffuz : gü'çbeğenir

güçbeğenirlik
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Güçbeğenir olma durumu


Güce
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giresun iline bağlı ilçelerden biri


Özel: Evet

Telaffuz : gü'ce