92406 kayıt bulundu.
1. hatırlamak
1. Selma Hanım'ın salonlarında gördüğü tipler birer birer gözünün önünden geçti.
1. Selma Hanım'ın salonlarında gördüğü tipler birer birer gözünün önünden geçti.
1. bir şeyi zihinde canlandırmak, tasarlamak, hatırlamak
1. Doğduğum köydeki çocukluğum, İstanbul'a gelişimiz, mektep, Avrupa. Hep gözümün önüne geldi.
1. Doğduğum köydeki çocukluğum, İstanbul'a gelişimiz, mektep, Avrupa. Hep gözümün önüne geldi.
1. hatırlamak
1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.
1. Mine'nin parçalanmış bedeni gözlerimin önüne geliyor.
1. kim ve ne olduğunu anlamak için dikkatle bakmak
1. Beni gözleriyle tartarak önümden geçti, sonra geri döndü geldi, oturmakta olduğum tahta sıranın ucuna ilişti.
1. Beni gözleriyle tartarak önümden geçti, sonra geri döndü geldi, oturmakta olduğum tahta sıranın ucuna ilişti.
gözyaşı bezeleri, gözyaşı bezleri, gözyaşı kemiği, gözyaşı memesi, gözyaşı pınarı, timsah gözyaşları
1. isim , isim , isim , isim , Gözyaşı bezlerinin salgıladığı, bazı etkilerle akan duru sıvı damlacıklarından her biri, yaş (II)
1. Birer kalp bıraktılar bize kırık / Ömrümüzce gözyaşı döktürecek
1. Birer kalp bıraktılar bize kırık / Ömrümüzce gözyaşı döktürecek
Telaffuz : gö'zyaşı
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , 343 gözyaşı bezleri
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Gözyaşı ve göz kapağında bulunan bezler, gözyaşı bezeleri
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Göz çukurunun ön kısmındaki ince, ufak, zarımsı kemik
1. isim , isim , anatomi , anatomi , isim , isim , anatomi , anatomi , Gözün iç açısındaki kırmızı çıkıntı
1. çok ağlamak
1. Kapının ağzında duran kız kardeşim, hayret dolu bakışlarını anneme çevirdikten sonra gözyaşlarına boğularak evden çıktı.
1. Kapının ağzında duran kız kardeşim, hayret dolu bakışlarını anneme çevirdikten sonra gözyaşlarına boğularak evden çıktı.
1. isim , isim , coğrafya , coğrafya , isim , isim , coğrafya , coğrafya , Çöküntü hendeği
Lisan : Almanca Graben
1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Bir sıvının içindeki alkol derecesi
1. Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti.
1. Muhasebeci, yerden temennalar, gevrek kahkahalar arasında bir vesile ile kuru üzümden iki çekilmiş yirmi iki grado sert rakısını methetti.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Derece
Lisan : İtalyanca grado
Telaffuz : gra'do
1. argo , argo , argo , argo , itibarı azalmak, derecesi düşmek
1. Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken, böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu.
1. Kızda insanlığın ve her türlü kabiliyetlerinin gradosu seneden seneye düşerken, böyle sevginin aslındaki temizlikle devam etmesine imkân yoktu.
grafik sanatları
1. isim , isim , isim , isim , Çizge
1. Almanağın dörtte üçü istatistik ve grafiklerle dolu idi.
1. Almanağın dörtte üçü istatistik ve grafiklerle dolu idi.
2. Biçim, desen veya çizgilerle gösterme
1. Grafik sanatlar.
1. Grafik sanatlar.
Lisan : Fransızca graphique
1. isim , isim , isim , isim , Özgün sanat eserlerinin kopyasını levha, blok vb. üzerine oyarak, çizerek basma sanatlarının tümü
2. Resim, yağlı boya, baskı sanatları
1. isim , isim , isim , isim , Grafik tasarımcısının yaptığı iş, grafikçilik, grafikerlik
1. isim , isim , isim , isim , Herhangi bir durumu yazı, biçim, desen veya çizgilerle gösteren kimse, grafikçi, grafiker