92406 kayıt bulundu.
1. -e , -e , -i , -i , -e , -e , -i , -i , Gösterme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Kız, kendini mümkün olduğu kadar sakin, lakayıt gösterebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.
1. Kız, kendini mümkün olduğu kadar sakin, lakayıt gösterebilmek için elinden geleni yapmaya çalışmaktadır.
2. Göstermeye gücü yetmek
1. isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , Gösterilenle birleşerek göstergeyi oluşturan ses veya sesler bütünü
gösterge bilimi, benzin göstergesi, gaz göstergesi, mazot göstergesi, sapma göstergesi, sayı göstergesi, yağ göstergesi, yağış göstergesi, yakıt göstergesi
1. isim , isim , isim , isim , Bir şeyi belirtmeye yarayan şey, belirti, im, işaret
1. Bu, yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir.
1. Bu, yeterince cesur olamadığımın bir göstergesi olabilir.
2. Bir durumla ilgili çeşitli aşamaları gösteren liste, icmal
3. ekonomi , ekonomi , ekonomi , ekonomi , Bir gelişimi gösteren nicelikler veya değerler arasındaki ilişki, endeks, indeks
4. dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , dil bilimi , Anlamla biçimin, gösterenle gösterilenin kaynaşmasından oluşan dil birimi, belirtke
5. fizik , fizik , fizik , fizik , Bir aracın işlemesiyle ilgili bazı ölçümlerin sonucunu kendiliğinden gösteren araç, müşir (II), indikatör
1. Göstergesi gece gündüz İstanbul üzerinde duran hayli eski ama sağlam radyoyu açtı.
1. Göstergesi gece gündüz İstanbul üzerinde duran hayli eski ama sağlam radyoyu açtı.
1. isim , isim , isim , isim , İletişim amacıyla kullanılan her türlü gösterge dizgesinin yapısını, işleyişini inceleyen bilim, im bilimi, semiyoloji, semiyotik
2. Göstergelerin dildeki kullanımları veya dille uygulanması
1. isim , isim , fizik , fizik , isim , isim , fizik , fizik , Işının yeğinlik düzeyini algılayıp ölçen alet, monitör
2. Ses dalgası iletiminde, iletimi bozmadan ve kesmeden niteliğini denetleyen alet, monitör
3. teknik , teknik , teknik , teknik , Televizyon, bilgisayar vb.nde görüntü ile sesin niteliğini eşleme, görüntü seçimini gerçekleştirme, görüntüyü yayımlama gibi işlerin denetlenmesinde kullanılan alet, monitör
gösteri adamı, gösteri yürüyüşü, ilk gösteri, giyim gösterisi, gövde gösterisi, tanıtım gösterisi, söz gösterisi
1. isim , isim , isim , isim , İlgi, dikkat çekmek için bir topluluk önünde gösterilen beceri veya oyun
1. Uçakların uçuş gösterileri.
1. Uçakların uçuş gösterileri.
2. Bir istek veya karşı görüşün, halkın ilgisini çekecek biçimde topluca ve açıkça yapılması, nümayiş
3. Sinema veya tiyatroda film, oyun gösterme işi
1. Sinematekte film gösterileri başladı.
1. Sinematekte film gösterileri başladı.
4. Genellikle şarkı, dans vb. eğlence türlerin yer aldığı eğlence, şov
5. Bir şeyi tanıtmak amacıyla yapılan sunum, demonstrasyon, demo
6. Birinin, bir topluluğun kendi duygusunu gösteren sözü veya davranışı, tezahürat
1. topluluk önünde bir beceri veya oyunu sergilemek
2. düşüncelerini halka veya yetkililere duyurmak için bir araya gelerek eylemde bulunmak
1. isim , isim , isim , isim , Bir topluluğun duygularını dile getirmek için ana yollar ve alanlarda yürüyerek yapılan gösteri
1. isim , isim , isim , isim , Gösteri yapan kimse, gösteri adamı, nümayişçi
2. Fotoğraf, film vb.ni bir yüzeye yansıtmaya yarayan araç, projektör
1. isim , isim , isim , isim , Göstericinin yaptığı iş
2. Gösterici olma durumu
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Gösterilme ihtimali veya imkânı bulunmak
1. Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun.
1. Sulandıkça canlanan bir nergise gösterilebilecek özenle yaralarını sardı onun.
1. isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , isim , isim , dil bilimi , dil bilimi , Göstergenin kavram yönü, gösterenle birleşerek göstergeyi oluşturan içerik
1. -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , -e , -e , nesnesiz , nesnesiz , Görülmesi sağlanmak
1. Sessiz sinema filminde bir yabani atın terbiye sahnesi gösteriliyordu.
1. Sessiz sinema filminde bir yabani atın terbiye sahnesi gösteriliyordu.
çoklu gösterim, ön gösterim, gece gösterimi, gündüz gösterimi
1. isim , isim , sinema , sinema , tiyatro , tiyatro , isim , isim , sinema , sinema , tiyatro , tiyatro , Görüntülerin gösterici yardımıyla bir yüzeye yansıtılması işi, projeksiyon
2. Sinema salonlarında filmin gösterilmeye başlaması, vizyon
3. Sinema, tiyatro, konser vb. sanat dallarında verilen gösterilerden her biri, seans
1. isim , isim , isim , isim , Gösterme işi
2. Başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için birinin yaptığı yapay davranış, çalım, alım çalım, kurum
1. Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi.
1. Eski hayat baştan başa bir nümayiş ve gösteriş hayatı idi.
3. Göze çarpıcı nitelik, göz alıcılık
1. Bu yapının hiç gösterişi yok.
1. Bu yapının hiç gösterişi yok.
4. Görkem
1. başkalarını aldatmak, şaşırtmak, korkutmak veya kendini beğendirmek için yapay davranmak
1. Salih de tam bir gösteriş yapmak hevesiyle boşanmış bir yay gibi kalktı ayağa.
1. Salih de tam bir gösteriş yapmak hevesiyle boşanmış bir yay gibi kalktı ayağa.
1. isim , isim , isim , isim , Gösteriş yapmasını seven, gösteriş amacı güden kimse