Sözlük

Her geçen gün büyüyen ve güncellenen TDE sözlüğü...

92406 kayıt bulundu.

Sırala
fırdöndü
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Biri döndüğünde ötekinin de dönmesini engellemek için uç uca getirilerek serbest bir eksenle bağlanmış çift halka

2. Topaç gibi çevrilerek oynanan, tunçtan, altı köşeli bir kumar aracı

3. denizcilik , denizcilik , denizcilik , denizcilik , Bir ipe bağlı olarak birden fazla çıpa atıldığında çıpaların karışmaması için tekne zinciri ile parçaların bağlandığı zincir arasına konulan metal araç

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Belirli bir görüş veya düşünce sahibi olmayan kimse

Örnek:

1. Sen de amma fırdöndüsün!

1. Sen de amma fırdöndüsün!


fire
Anlamı:

1. isim , isim , ticaret , ticaret , isim , isim , ticaret , ticaret , Ağırlık yitimi

2. Bir iş yapılırken çıkan artık parça

3. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Eksik, noksan


Lisan : Rumca

Telaffuz : fi're

fire vermek
Anlamı:

1. eksilmek, azalmak

Örnek:

1. Halk edebiyatı gibi, divan edebiyatı da çok fire verdi elbet.

1. Halk edebiyatı gibi, divan edebiyatı da çok fire verdi elbet.


firez
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Ekin

Örnek:

1. Ekine firez derler / Güzele beyaz derler

1. Ekine firez derler / Güzele beyaz derler

2. Biçilmiş tarlada kalan tahıl kökleri, anız

Örnek:

1. Firezleri, biçerdöverlerin oraya buraya fırlattığı sapları tepeleyerek geçtiler.

1. Firezleri, biçerdöverlerin oraya buraya fırlattığı sapları tepeleyerek geçtiler.


fırfır
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Giysi, perde vb.nin kenarlarına dikilen kırmalı veya büzgülü süs, farba, farbala


firfiri
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Parlak kızıl renk

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu renkte olan


Lisan : Arapça firfīrī

Telaffuz : firfiri:

fırfırlı
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırfırı olan

Örnek:

1. Fırfırlı etek.

1. Fırfırlı etek.


fırfırsız
Anlamı:

1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Fırfırı olmayan


firik
Anlamı:

1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Olgunlaşmak üzere olan tahıl

Örnek:

1. Firik, daha yeşilken koparılıp kurutulmuş buğday taneleridir, pilavında bir taze çimen ve ilkbahar kokusu vardır.

1. Firik, daha yeşilken koparılıp kurutulmuş buğday taneleridir, pilavında bir taze çimen ve ilkbahar kokusu vardır.

2. Çerez olarak yenen tahıl kavurgası


fırıl fırıl
Anlamı:

1. zarf , zarf , zarf , zarf , Sürekli ve hızlı bir biçimde

Örnek:

1. Bir de gözümü açıyorum ki dünya fırıl fırıl dönüyor.

1. Bir de gözümü açıyorum ki dünya fırıl fırıl dönüyor.


fırıldak

İlgili Kelimeler:

fırıldak çiçeği, baca fırıldağı

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Rüzgârla dönen, çember biçiminde çocuk oyuncağı

2. Havalandırmak amacıyla oda veya mutfak pencerelerine takılan kanatlı araç

3. Ocak veya soba borusunun iyi çekmesini sağlamak için tepesine takılan ve rüzgârın gittiği yöne dönebilecek biçimde yapılan şapka

4. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Dolap, düzen, hile

5. sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , sıfat , sıfat , mecaz , mecaz , Düşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen (kimse)


fırıldak çevirmek (veya döndürmek)
Anlamı:

1. isteğini elde etmek için hileli yollara başvurmak

Örnek:

1. Anasının gözü kardeşi, işi gücü fırıldak çevirmek.

1. Anasının gözü kardeşi, işi gücü fırıldak çevirmek.


fırıldak çiçeği
Anlamı:

1. isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , isim , isim , bitki bilimi , bitki bilimi , Çarkıfelek


fırıldak gibi
Anlamı:

1. düşüncesini sürekli değiştiren, sözünden dönen (kimse)


fırıldakçı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıldak yapan veya satan kimse

2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Düzen çeviren, düzenci, dolap çeviren kimse

Örnek:

1. Eh, erbabıdır dedik, verdik dizginleri eline, halt etmişiz. Dolapçının, fırıldakçının biri çıkmaz mı?

1. Eh, erbabıdır dedik, verdik dizginleri eline, halt etmişiz. Dolapçının, fırıldakçının biri çıkmaz mı?


fırıldakçılık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıldakçının yaptığı iş

2. Fırıldakçı olma durumu


fırıldaklık
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıldak olma durumu


fırıldanma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıldanmak işi


fırıldanmak fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Fırıl fırıl dönmek


fırıldatma
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Fırıldatmak işi


fırıldatmak fiil
Anlamı:

1. -i , -i , -i , -i , Fırıl fırıl çevirmek

Örnek:

1. Sapanı fırıldattı, taşı saldı.

1. Sapanı fırıldattı, taşı saldı.


fırın

İlgili Kelimeler:

fırın boya, fırın kebabı, kara fırın, mikrodalga fırın, taş fırın, yüksek fırın, fırında makarna, elektrik fırını, hava gazı fırını, izabe fırını, pide fırını, simit fırını, simitçi fırını

Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , İçinde genellikle odun yanan, her yanda aynı derecede ısı oluşturarak ekmek, pasta vb. pişirmeye yarayan, tavanı tonoz biçiminde, önünde tek açıklık bulunan ocak

Örnek:

1. Pastacı fırını.

1. Pastacı fırını.

2. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Bu ocakta pişirilmiş

3. Ekmek, pasta vb.nin pişirildiği ve satıldığı dükkân

4. Elektrik, tüp gaz ve doğal gazla çalışan, yiyecekleri pişirmeye veya ısıtmaya yarayan alet

Örnek:

1. Elektrik fırını.

1. Elektrik fırını.

5. Bir maddenin fiziksel veya kimyasal değişime uğratılması amacıyla içinde ısıtıldığı araç


Lisan : Rumca

fırın boya
Anlamı:

1. isim , isim , kimya , kimya , isim , isim , kimya , kimya , Kuruma ve sertleşmesi genellikle 80 derecenin üzerinde olan boya türü


fırın gibi
Anlamı:

1. çok sıcak (yer)


fırın kebabı
Anlamı:

1. isim , isim , isim , isim , Büyük tencerelere yerleştirilerek fırında pişirilen et yemeği, et kebabı