92406 kayıt bulundu.
1. -i , -i , -i , -i , Bir şey içerken `höpür` diye ses çıkarmak, hopurdatmak
1. Müdür, köpüklü tiryaki kahvesini höpürdeterek içerler, sen burada acılar içindesin.
1. Müdür, köpüklü tiryaki kahvesini höpürdeterek içerler, sen burada acılar içindesin.
1. isim , isim , isim , isim , Höpürdetme sırasında çıkan sesin adı
1. İçeriden babasının höpürtüsü geliyordu.
1. İçeriden babasının höpürtüsü geliyordu.
1. bir kimseye değersiz gözle bakmak
1. Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak, konuşmak hatta epeyce konuşmak suspus oturmaktan yeğdir.
1. Çenelileri hor görmemeliyiz, gereğinde söze atılmak, konuşmak hatta epeyce konuşmak suspus oturmaktan yeğdir.
1. isim , isim , isim , isim , Birçok kişi tarafından el ele tutuşarak oyun müziği eşliğinde oynanan bir halk oyunu
Lisan : Rumca
Telaffuz : ho'ra
1. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , beğenilmek, hoşa gitmek, makbule geçmek, kendisine verilen kimsenin işine çok yaramak
1. hora oynamak
1. Derhâl ayağa kalkıp, bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı.
1. Derhâl ayağa kalkıp, bir caz havası tutturup hora tepmeye başladı.
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , ayaklarını vurarak gürültü etmek
1. isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , isim , isim , halk ağzında , halk ağzında , Aile halkı
Lisan : Farsça ḫõrende
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , mimarlık , mimarlık , isim , isim , eskimiş , eskimiş , mimarlık , mimarlık , Kiremit ve tuğla tozlarının kireç ve su ile karıştırılmasından elde edilen bir harç türü
Lisan : Farsça ḫurāsān
1. isim , isim , eskimiş , eskimiş , isim , isim , eskimiş , eskimiş , Üst bölümü sarıktan taşacak biçimde yapılmış hoca kavuğu
Lisan : Farsça ḫurāsān + Arapça -ī
Telaffuz : horasa:ni:
1. isim , isim , isim , isim , Devenin sırtındaki tümsek, çıkıntı
2. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Bu çıkıntıya benzeyen tümsek, çıkıntı
1. Yüksek yaylalara hörgüçler gibi çökmüş dağları ile ufkumuzu kapladı.
1. Yüksek yaylalara hörgüçler gibi çökmüş dağları ile ufkumuzu kapladı.
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Hörgücü olan (deve)
1. İki hörgüçlü deve.
1. İki hörgüçlü deve.
1. isim , isim , isim , isim , Horlamak işi
1. Konuşmanın orta yerinde başı önüne düşüp uyuklamaya, horlamaya başlar.
1. Konuşmanın orta yerinde başı önüne düşüp uyuklamaya, horlamaya başlar.
1. -i , -i , -i , -i , Birinin gönlünü incitircesine davranmak, hor görmek
1. Biz horladık diyemem fakat evimizin havası artık ona yabancı gelmeye başlamıştı.
1. Biz horladık diyemem fakat evimizin havası artık ona yabancı gelmeye başlamıştı.
1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Uyku sırasında soluk alırken boğaz ve burundan gürültülü sesler çıkarmak, horuldamak