yüksek atlama, yüksek basınç, yüksek fırın, yüksek fiyat, yüksek gerilim, yüksek kan basıncı, yüksek lisans, yüksekokul, yükseköğrenim, yükseköğretim, yüksek ses, yüksek sosyete, yüksek tabaka, yüksek tahsil, yüksek teknoloji, yüksek yaylak, gözü yüksekte
1. sıfat , sıfat , sıfat , sıfat , Altı ile üstü arasındaki uzaklık çok olan, alçak karşıtı
1. Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı.
1. Mekik dokuduğu yüksek bez tezgâhından kalktı.
2. Belirli bir yere göre daha yukarıda bulunan
3. Güçlü, şiddetli
1. Yüksek basınç. Yüksek gerilim.
1. Yüksek basınç. Yüksek gerilim.
4. Etkili
1. Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye / Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir?
1. Gönlünün matemiyle mağrur olan kimseye / Cihanın acep hangi sevinci yüksek gelir?
5. Derece veya makamı bakımından üstün
1. Yüksek kurul.
1. Yüksek kurul.
6. Normal değerlerin üstünde olan
1. Türk milletinin karakteri yüksektir.
1. Türk milletinin karakteri yüksektir.
7. isim , isim , isim , isim , Yukarıda, üst tarafta olan yer
1. Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu.
1. Yüksekten avluya açılmış iki pencereden aydınlık alıyordu.
8. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Erdemli, faziletli
1. Vatana gözyaşı döktünse eğer / Varlığın bu yüksek gururu anlar
1. Vatana gözyaşı döktünse eğer / Varlığın bu yüksek gururu anlar
9. mecaz , mecaz , mecaz , mecaz , Toplum içinde para, ün vb. bakımından üstünlüğü olan
1. Yüksek sosyete.
1. Yüksek sosyete.