yetmek

fiil
Anlamı:

1. nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , nesnesiz , Bir gereksinimi karşılayacak, giderecek nicelikte olmak

2. -e , -e , -e , -e , Yeterli sebep olmak

Örnek:

1. Bir sigara bir ormanı yakmaya yeter.

1. Bir sigara bir ormanı yakmaya yeter.

3. Kötü bir davranış, durum, tutum yeterli olmak, kâfi gelmek

Örnek:

1. Bu zulüm artık yeter!

1. Bu zulüm artık yeter!

4. -e , -e , mecaz , mecaz , -e , -e , mecaz , mecaz , Başkasına gereksinim duymamak, kendine yeter olmak

Örnek:

1. Kendiyle dolu, kendine yeten, olgun ve aydın bir insanın değil bir günü, bazen bir saati bile yüz binlerce lira değerinde olabilir.

1. Kendiyle dolu, kendine yeten, olgun ve aydın bir insanın değil bir günü, bazen bir saati bile yüz binlerce lira değerinde olabilir.

5. -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , -e , -e , halk ağzında , halk ağzında , Bir yaşa erişmek, ulaşmak

Örnek:

1. At dört, kız on beşe yettiği zaman / Severim kır atı bir de güzeli

1. At dört, kız on beşe yettiği zaman / Severim kır atı bir de güzeli

6. halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , halk ağzında , Olgunlaşmak